2022’nin ardından Avrupa

2022’nin ardından Avrupa

15 Aralık 2022

Başta Almanya olmak üzere tüm Avrupa’da neoliberal politikaların, yaşamın her alanının militaristleştirilmesinin, ırkçı-faşist yaklaşımların kökleşmesinin, emperyalist yayılmacılığın ve demokratik ve sosyal haklara yönelik saldırıların ivme kazandığı bir yılı daha geride bırakıyoruz. 2022 aynı zamanda Avrupa’daki reformist toplumsal ve siyasi solun toplumsal direniş potansiyellerini güçlendirerek egemenleri baskı altına almak yerine meydanı milliyetçi, ırkçı ve faşist hareketlere bıraktığı ve NATO soluna dönüştü bir yıl olarak tarihe geçti.

„2022’nin ardından Avrupa“ weiterlesen

Ukrayna bahane mi?

Ukrayna bahane mi?

12 Haziran 2022

Avrupa toplumsal ve siyasi solu Ukrayna konusunda “saldırganlığa karşı çıkma” gerekçesiyle egemen siyasete eklemlenmiş “NATO soluna” dönüştü. Gerçi başta Almanya barış hareketinin bazı bileşenleri olmak üzere farklı kesimlerden itirazlar yükselmiyor değil, ama bu itirazlar uzay boşluğuna yayılan ses dalgaları misali pek dikkate alınmıyor. Bunların dikkate alınmamasının yanı sıra, son süreci dünya çapındaki gelişmeler ve tarihsel arka plan bağlamında ele alan analizler de “komplo teorileri” veya “20’nci Yüzyıldan kalma eskimiş bakış açıları” olarak karalanıyor. Buna karşı Avrupa “solunun” önde gelen isimleri, bürokratik parti aparatlarının kontrolü altındaki medya üzerinden neredeyse her gün “NATO ve uluslararası siyaset konusunda yeni şeyler söylemeliyiz” propagandasını yapıyorlar.

„Ukrayna bahane mi?“ weiterlesen

NATO’nun yayılmasının nedenleri, hedefleri

NATO’nun yayılmasının nedenleri, hedefleri

(Politika Gazetesi) ABD’nin Ukrayna’daki kriz sürerken İsveç ve Finlandiya’yı da NATO bünyesine katma hamlesi, Rusya’yı köşeye sıkıştırmak için adımları hızlandırdığını gösteriyor. ABD’nin NATO’yu Doğu’ya ve Kuzey’e genişletmesinin nedenlerini, olası sonuçlarını ve ülkelerin pozisyonlarını Murat Çakır ile görüştük.

„NATO’nun yayılmasının nedenleri, hedefleri“ weiterlesen

Çürümüş şeyler…

Çürümüş şeyler…

6 Haziran 2021

Bilinen deyimdir: »Çürümüş bir şeyler var Danimarka devletinde…« Shakespeare’in tam 420 yıl önce kaleme aldığı Hamlet adlı trajedisinde Marcellus’a söylettiği bu cümle, uzun zamandır kokuşmuşluğu, yozlaşmışlığı, bozulmuşluğu, kısacası sinsice yolunda gitmeyen şeyleri betimlemek için kullanılmaktadır. Gerçi Türkçe çevirilerde »Danimarka Krallığında« diye geçer, ancak asıl kastedilen »devlettir« ve cuk oturmaktadır. Günümüze dönersek: Evet, Danimarka devletinde – artık siz bunu Avrupa olarak okuyun – çürümüş çok şey var. Çürüyenlerin başında da burjuva demokrasisi gelmekte.

„Çürümüş şeyler…“ weiterlesen

Mültecilik üzerine

Mültecilik üzerine

»Hem enternasyonalist olup hem de böylesi kısıtlamaları savunabilecek hiç kimsenin olmadığını düşünüyoruz.

W.I. Lenin, »Sosyalist Propaganda Ligi« Sekreterine yazdığı mektupta, 1915, Eserleri (Alm.) Cilt 21, S. 435

Immanuel Wallerstein’in insanlık tarihinin »Bitmeyen hikâyesi« diye tanımladığı mültecilik ve göç, günümüzün emperyalist-kapitalist dünya düzeninin ürettiği devasa meydan okumalardan birisi olarak genel anlamıyla solun, ama bilhassa komünistlerin ve devrimcilerin önüne önemli görevler koyuyor. Ancak görüldüğü kadarıyla Avrupa’nın reformist toplumsal ve siyasi solu başta olmak üzere, komünist ve devrimci partileri »mültecilik sorunu« ve mülteciliğin içerdiği tüm sosyal sorunlar karşısında baygınlık geçiriyor. 1989/1990 karşı devriminden sonra şiddeti artarak devam eden neoliberal saldırıların yol açtığı yıkımla korku toplumuna dönüşen Avrupa burjuva toplumlarında mültecilere ve göçmenlere yönelik ırkçı-milliyetçi-faşizan yaklaşımların yaygınlaşması ve savaş sonrası üzerinde mutabakata varılmış olan burjuva demokratik değerlerinin atomize edilmesi karşısında debelenen Avrupa solu, mülteciliğe ve emek göçüne yol açan temel koşulları yeterince sorgulamadan, bunların yarattığı sorunların çözümünü, bu koşulları yaratan egemen siyasetten talep ettiği »insani tedbirlerde« arıyor.

„Mültecilik üzerine“ weiterlesen

Zombileşen burjuva toplumları

Zombileşen burjuva toplumları

20 Eylül 2020

Rosa Luxemburg Vakfı geçenlerde Basklı yazar Raul Zelik’in »Sermayenin Zombileriyiz: Siyasî canavarlar ve yeşil sosyalizm üzerine« başlıklı kitabının tanıtımını yaptı. Avrupa toplumsal ve siyasî solu açısından radikal pozisyonda duran Raul, içinde yaşadığımız toplumların »piyasaların takısı hâline« gelmeleriyle insanların »sermayenin zombilerine« dönüştüklerini ve insanlığın içinde bulunduğumuz krizlerden ancak »yeni bir sosyalizm tanımı, bir yeşil devrimle« kurtulabileceğini iddia ediyor.

„Zombileşen burjuva toplumları“ weiterlesen

»Ayağa kalk«, ama ne için?

»Ayağa kalk«, ama ne için?

Bu köşe yazısı 8 Eylül 2018 tarihli Yeni Özgür Politika gazetesinde yayımlanmıştır.

Gelişmiş kapitalist ülkelerde, bilhassa Almanya gibi refahı görece yaygın burjuva toplumlarında kolektif hakların ortak savunusu yerine, refah şoveni ve toplumun en zayıflarını dışlamaya yönelik hareketler daha sık görünür oldu. O açıdan kendisini »daha fazla sosyal adalet, barışçıl dış politika ve çevrenin korunmasına« adayan bir hareketin oluşması, ilk bakışta olumlu bir gelişme olarak değerlendirilebilir. Bir de şu »amalar« olmasa… „»Ayağa kalk«, ama ne için?“ weiterlesen

Avrupa’da sağ neden güçleniyor?

Avrupa’da sağ neden güçleniyor?

Bu köşe yazısı 11 Ağustos 2018 tarihli Yeni Özgür Politika gazetesinde yayımlanmıştır.

Avrupa’nın hemen her ülkesinde aşırı sağcı, ırkçı-faşist ve milliyetçi-şoven siyasî formasyonlar güçleniyor ve aynı zamanda geleneksel burjuva partilerinde de genel anlamda bir sağa kayış yaşanıyor. İtalya’da ırkçı-faşistler iktidar ortağı olurlarken, Almanya’da ırkçı-faşist AfD partisi kimi eyalette ikinci parti durumuna geliyor ve oy oranlarını mütemadiyen artırmaya devam ediyor. Neden? Burjuva demokrasisinin görece iyi işlediği refah coğrafyası Avrupa’da nasıl oluyor da bu partiler güçlenebiliyorlar? „Avrupa’da sağ neden güçleniyor?“ weiterlesen

Afrin ve Avrupa barış hareketi

Afrin ve Avrupa barış hareketi

Bu köşe yazısı 10 Mart 2018 tarihli Yeni Özgür Politika ve Özgürlükçü Demokrasi gazetelerinde yayımlanmıştır.

Avrupa barış hareketinde kafalar hayli karışık. Mesele tabii ki Suriye ve AKP-Saray-Rejiminin Afrin’e yönelik işgal harekâtı. Barış hareketinin önemli bir kesimi elbette işgale ve Afrin’de işlenen savaş suçlarına karşı gerçekleştirilen eylemleri destekliyor ve katılıma çağırıyor. Ancak aynı zamanda da barış hareketini oluşturan kurumlar arasında hararetli tartışmalar yürütülüyor. Özellikle Almanya’da Mart sonunda yapılacak olan Paskalya Yürüyüşleri için hazırlanan bildiriler, kimi barış girişiminin itirazına maruz kalıyor ve ayrışmalar yaşanıyor. „Afrin ve Avrupa barış hareketi“ weiterlesen

Alman burjuvazisinin yönetim krizi

Alman burjuvazisinin yönetim krizi

Bu köşe yazısı 25 Kasım 2017 tarihli Yeni Özgür Politika ve Özgürlükçü Demokrasi gazetelerinde yayımlanmıştır.

Federal Parlamento seçimlerinden bu yana geçen iki aylık süreç içerisinde hâlâ bir hükümetin kurulamamış olması, Avrupa’yı kapsayan çoklu kriz ortamının Almanya’daki yönetim kriziyle zenginleştiğini gösteriyor. Aslına bakılırsa bu yılın eyalet ve Federal Parlamento seçimleri Alman tekelci burjuvazisinin ciddî bir yönetim kriziyle karşı karşıya kalacağına işaret etmekteydi. Şaşırtıcı bir gelişme değil nitekim. Ancak buradan Avrupa’nın merkezî gücü olan Alman emperyalizminin istikrarsızlık dönemine gireceği sonucu çıkartılmamalı. Aksine, toplumsal rızanın yaratılmasının kolaylaşması daha olası. „Alman burjuvazisinin yönetim krizi“ weiterlesen