Merkel’in timsah gözyaşları ve yasaklar…

Merkel’in timsah gözyaşları ve yasaklar…

Bu köşe yazısı 24 Mart 2018 tarihli Yeni Özgür Politika ve Özgürlükçü Demokrasi gazetelerinde yayımlanmıştır.

Kalın çizgilerle altını çizerek defalarca belirtmiştik: Alman tekelci burjuvazisi dünyanın en deneyimli, en rafine ve en saldırgan egemen sınıfıdır diye. Sağ olsun Şansölye Merkel söylediklerimizi bir kez daha teyit etti. Yeniden »Büyük Koalisyon« kurulmasının ardından Federal Parlamento’da yaptığı ilk hükümet açıklamasında Rusya’yı Doğu Guta bağlamında »en sert biçimde« eleştirdikten sonra, »Türkiye’nin güvenlik menfaatlerine rağmen Afrin’de olanlar (…) kabul edilemez. Bunu da en sert şekilde kınıyoruz« diyerek, »timsah gözyaşları« deyimine yeni bir alaycılık derecesi kattı.

Sanki Türkiye cihatçı katil sürüsüyle birlikte Afrin’i Almanya’nın desteğini almadan işgal etmişmiş ve savaş suçu işlerken sanki Alman üretiminden silah, araç ve gereç kullanmamış gibi, »bunu da en sert şekilde« kınıyormuş sayın Merkel. Federal Hükümet sanki on yıllardır Türk askerî-sınaî kompleksini semirtmemiş ve kendi silah tekellerinin aracı hâline getirmemiş gibi, »Afrin’in büyük bölümünün Türk ordusunca ele geçirilmesini büyük bir kaygıyla« izliyormuş. Heyhat! Paul Celan bir şiirinde »Ölüm, Almanyalı bir ustadır« diye yazmıştı. Bugün yaşasaydı ölümün yanına »yalanı« da eklerdi şüphesiz.

Merkel’in başında olduğu hükümet, daha öncekiler gibi, temsilcisi oldukları Alman tekelci burjuvazisinin en saldırgan fraksiyonlarından olan silah tekellerinin çıkarlarını kollamak için yalandan da, demagojiden de, hukuksuzluktan da geri durmayacak. Ve bu çerçevede en önemli »müşterileri« arasında gördükleri AKP-Saray-Rejiminin gönlünü hoş tutacak, hem de »kınayarak« ve »kaygıyla« izleyerek.

26 Kasım 1993’de dönemin »Kara Şerifi« İçişleri Bakanı Manfred Kanther (hoş, daha sonraları bağış skandalı nedeniyle ceza almıştı ya) tarafından uygulamaya sokulan »PKK yasağı« Merkel hükümetinin elindeki en önemli araç olmaya devam edecek. Görüldüğü kadarıyla zaten genişletilmiş olan yasak kapsamı yeni yasaklarla daha da genişletilecek ve sadece – Alman vatandaşı olsun olmasın – Kürdistanlılara karşı değil, »Biyo-Almanlara« karşı da kullanılacak. Alın size haber: Kamuoyu baskısıyla Hannover’de gerçekleştirilen Newroz etkinliğinde Abdullah Öcalan’ın resmini taşıyan Sol Parti milletvekili Dieter Dehm’in dokunulmazlığının kaldırılması istendi.

Bu haberi son aylarda neredeyse her eylemi kriminalize etmek için kullanılan bayrak ve flama yasaklarıyla birlikte okuduğumuzda, Merkel hükümetinin kapsamlı bir saldırıya hazırlandığını tahmin edebiliriz. Sadece Kürt kurumları hedefmiş gibi gösterilen, ama tüm toplumsal direniş mekanizmalarına yöneleceğinden hareket edilmesi gereken bu saldırılar, aynı daha önceki yasaklar gibi, »güvenlik« gerekçesiyle demokratik hakların budanması için kullanılacak. Aynı zamanda hem kamuoyunda sempatiye sahip olan Kürdistanlıların kriminalize edilmesi ve »terörist« diye damgalanmaları, hem de demokratik güçler ile sol muhalefetin diskredite edilmesi için kullanılacak. Anayasayı Koruma Teşkilatı ile diğer gizli servislerin şimdiye kadar basına yerleştirdikleri haberler buna işaret ediyor.

Ana muhalefetini ırkçı-faşizan AfD partisinin oluşturduğu Almanya’dan hâlâ medet uman varsa, mutlaka ama mutlaka bir psikoloğa görünmeli…