Biden usulü »America First«

Biden usulü »America First«

Avrupa’nın sevinci kursağında mı kalacak?

Her yıl savaş tacirlerinin, farklı sermaye grupları ile tekel temsilcilerinin, siyasetçilerin, gazetecilerin ve emperyalist ülkelerin bilimsel (!) kâhinlerinin buluştukları Münih »Güvenlik Konferansı« bu yıl dijital ortamda gerçekleştirildi ve transatlantik emperyalist ortaklığın üç büyük temsilcisini bir araya getirdi. Alman Şansölyesi Merkel ve Fransa Başkanı Macron toplantı öncesinde verdikleri demeçlerde yeni ABD Başkanı Biden’in dış politika açıklamalarını heyecanla beklediklerini söylüyorlardı. Çünkü görüşmelerin merkezinde transatlantik ilişkilerin geleceği duruyordu.

„Biden usulü »America First«“ weiterlesen

Koronavirüs krizi ve eşitsizlikler

Koronavirüs krizi ve eşitsizlikler

Almanya örneğinde Pandemi tedbirlerinin kazananları ve kaybedenleri üzerine

Rosa Luxemburg yaşıyor olsaydı, şüphesiz »virüsü boşuna aramayın, asıl virüs saf hâliyle kapitalizmdir« diye yazardı. Çığlık atan bu gerçeği görmek için Rosa Luxemburg olmaya gerek yok, gündelik yaşama fırlatılacak yüzeysel bir bakış dahi yeterli olur. Egemenler her ne kadar »virüs zengin-yoksul ayrımı yapmıyor, hepimiz aynı gemideyiz« deseler de gemide kimin hiçbir şey yapmadan oturduğunu, kimin ise kürekleri çektiğini bilenler olarak bu yalana kanacak hâlimiz yok. Gene de bu yalanı bazı verilerle ifşa etmek gerekiyor.

„Koronavirüs krizi ve eşitsizlikler“ weiterlesen

Rosa Luxemburg ve Alman Solu

Rosa Luxemburg ve Alman Solu

7 Mart 2021

Bilindiği gibi 5 Mart 2021’de komünist hareketin tanınmış isimlerinden Rosa Luxemburg’un 150’nci doğum günü kutlandı. Rosa Luxemburg dünya çapında tanınmasına ve dünya sokaklarında, sayısız mücadele alanlarında fotoğrafı en önde taşınmasına rağmen, aynı Che Guevara gibi ikon muamelesine tabi tutularak haksızlığa maruz bırakılmıştır. Halbuki Rosa Luxemburg, Lenin’in, tüm eleştirilerine karşın, »Alman sosyal demokrasisinin tavuklarının« ulaşamayacağı yükseklerde uçan »bir kartaldı ve kartal kalacak« diyerek yücelttiği bir devrimciydi.

„Rosa Luxemburg ve Alman Solu“ weiterlesen

Rosa Luxemburg

ROSA LUXEMBURG

Sosyalist düşünceye adanan bir yaşam

Sergi Tabloları (PDF-formatında 26 tablo, 8 MB)

5 Mart’ta Rosa Luxemburg’un 150’nci doğum günü kutlanacak. Dünya işçi sınıfı hareketi içerisinde çok iyi tanınan ve 1919 Ocak’ında yoldaşı Karl Liebknecht ile birlikte karşı devrim tarafından katledilen, unutturulmaya çalışılan, ama komünistlerin, devrimcilerin ve dünya sokaklarını dolduranların hafızasına kazınan Rosa Luxemburg farklı mücadele alanlarında yaşamaya devam ediyor. Savaşanlar olduğu müddetçe de unutulmayacak!

„Rosa Luxemburg“ weiterlesen

Franko-Alman kader ortaklığı

Franko-Alman kader ortaklığı

21 Şubat 2021

Geçen haftaki yazımızda Alman emperyalizminin ABD-ÇHC ihtilafından doğan ikili baskıyı hafifletmek için Fransa ile birlikte ikili strateji izlenmesini önerdiğini belirtmiştik. Aslına bakılırsa bu yeni bir öneri değil ve sadece ABD-ÇHC ihtilafının sonuçlarını kapsamıyor. Asıl kapsamı uzun zamandır devam eden, ama bilhassa Trump’ın ABD Başkanı seçilmesinden sonra derinleştirilen ve Biden yönetiminin iş başına gelmesiyle güncelleştirilen Avrupa’nın stratejik otonomi veya Fransızların deyimiyle stratejik hükümdarlık konsepti tartışmalarıdır.

„Franko-Alman kader ortaklığı“ weiterlesen

Almanya’nın stratejik otonomi hayalleri

Almanya’nın stratejik otonomi hayalleri

14 Şubat 2021

ABD’nin tanınmış siyaset simalarından Henry Kissinger’in bir zamanlar yaptığı »Almanya Avrupa için büyük, ama dünya için küçüktür« tespiti son günlerde burjuva medyasında sıklıkla alıntılanıyor. Bunun nedeni elbette Biden yönetiminin iş başına gelmesi ve güncellenen transatlantik iş birliği umutlarıdır. Almanya’daki sermaye fraksiyonlarının sözcülüğünü yapan medyanın, düşünce kuruluşlarının ve siyasi temsilcilerin yürüttükleri tartışmaların satır aralarına baktığımızda, karşı karşıya kalınan ikilem ve devasa meydan okumalara çözüm arayışlarındaki çaresizlik gözümüze çarpıyor. Tam bu noktada Transatlantikçiler ABD’nden stratejik otonomi koparma hayalindeki Avrupacılara Kissinger’in bu tespitini hatırlatıyorlar.

„Almanya’nın stratejik otonomi hayalleri“ weiterlesen

Diplomasi geri dönüyor… muş!

Diplomasi geri dönüyor… muş!

7 Şubat 2021

ABD Başkanı Joe Biden Avrupa’da merakla beklenen ilk dış politika açıklamasını yaptı ve bizce daha önceki yazılarımızda yaptığımız tespitleri teyit etti. »Amerika yeniden geldi, diplomasi geri döndü« diyen Biden, aslında pek diplomatik olmayan tehditlerde bulunmaktan da kaçınmadı. Hükümetinin kararlı bir şekilde her yerde otoritarizme karşı çıkacağını (!) vurgulayan Biden, »Rusya’nın agresif eylemleri karşısında ABD’nin boyun eğdiği günler sona erdi« dedikten sonra, Çin Halk Cumhuriyeti ile »insan hakları ve uluslararası hukukun zedelenmemesi koşuluyla iş birliğine hazır olduklarını« belirtti.

„Diplomasi geri dönüyor… muş!“ weiterlesen

Almanya’nın nükleer sevicileri

Almanya’nın nükleer sevicileri

31 Ocak 2021

Emperyalist güçler arasında Alman burjuvazisinin en rafine egemen sınıf olduğunu defalarca vurgulamıştık. Gene de kamuoyu görüşünü manipüle etmedeki ve halkın ezici çoğunluğunun çıkarlarına ters düşen politikalar için toplumsal rıza üretmedeki ustalığına tanık olduğumuzda her defasında şaşırmamak elden gelmiyor. Bu ustalığı militarist politikalar konusunda yine görüyoruz. Barış hareketinin ve SSCB’nin »barış içinde yan yana yaşama« politikasının etkisiyle savaş sonrası Alman toplumunda kökleşmiş olan nükleer silah ve savaş karşıtlığı Alman egemenlerini her zaman rahatsız ediyordu. Toplumda yerleşik olan bu karşıtlığı demonte etmek için uygulanan uzun vadeli stratejiler artık meyve vermeye başladı.

„Almanya’nın nükleer sevicileri“ weiterlesen

Yeni başkanların gösterdikleri

Yeni başkanların gösterdikleri

24 Ocak 2021

Beklenildiği gibi ABD Başkanı Joe Biden bol sembolik görüntüler eşliğinde görevine başladı. Almanya’da ise NRW Eyalet Başbakanı Armin Laschet Şansölye partisi olan CDU’nun başkanlığına getirildi. İki isimle ilgili olarak burjuva medyasında yer alan yorumlara baktığımızda, satır aralarında kapitalist normaliteye geri dönüş umutlarının ifade edildiğini görmekteyiz. Gerek Almanya gerekse de ABD ile ilgili haber ve yorumlarda her iki ismin de »zamanımızın ekonomik, ekolojik ve sosyal meydan okumalarına karşı etkin adımlar atmaları gerektiği« vurgulanıyor.

„Yeni başkanların gösterdikleri“ weiterlesen

Trump’tan kahraman yaratmak…

Trump’tan kahraman yaratmak…

17 Ocak 2021

Makamında son günlerini yaşayan Donald Trump hakkında sarf edilebilecek çok söz var. Zaten başta sosyal medya olmak üzere, birçok mecrada Trump’ın ne kadar irrasyonel ne denli ırkçı-faşist ve gerici, hatta deli olduğuna dair bolca sıfat okumak olanaklı. Bu sıfatları takanlar haklı olabilir, ancak asıl sorun bu noktada ortaya çıkmaktadır. Çünkü Trump yönetiminin politikalarını ve uygulamalarını tek bir insanın iradesi olarak gördüğümüz takdirde, arka plandaki devasa ve karmaşık sınıfsal yapıyı, egemenler arasındaki ilişkileri ve çelişkileri, emperyalist-kapitalist devlet olgusunu ve Trump’ın elde edebildiği toplumsal desteğin asıl nedenlerini yadsımış oluruz. Nihâyetinde de Joe Biden ile her şeyin değişeceği yanılgısına kapılır, egemenlerin bizlere yaptırmak istediklerini yapmış oluruz.

„Trump’tan kahraman yaratmak…“ weiterlesen

Ters tepen strateji

Ters tepen strateji

10 Ocak 2021

Marmaray’a biletsiz binen göçmen çocuklara güvenlikçilerin nasıl hunharca davrandıklarını sosyal medyadaki yayınlarda görmüşsünüzdür. Sınıflı toplumlarda yaygın görülen bir fenomendir bu tavır. Kendinden güçlü olanın önünde eğilirken, kendinden zayıf olana tekme atan bir ruh hâlidir. Rosa Luxemburg 1916’da bu ruh hâlini şöyle tanımlıyordu: »Her kim ki on yıllarca kendini tekmeleyen egemeninin çizmelerini yalıyorsa, o bir köpektir.«

„Ters tepen strateji“ weiterlesen

AİHM, Demirtaş ve bizler

AİHM, Demirtaş ve bizler

3 Ocak 2021

HDP’li yoldaşımız Sezai Temelli 29 Aralık’ta Yeni Özgür Politika gazetesinde yayınlanan yazısında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Selahattin Demirtaş kararı ile bağlantılı olarak şunları yazmış: »Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliğinin Demirtaş kararı sonrası Türkiye’deki iktidara karşı nasıl bir tavır alacağı herkesin merakı. Avrupa Birliği içinde kararları belirleyen mekanizmaların da kapitalist modernite ve onun yaşadığı kriz ikliminden yalıtılmış olduğunu düşünmüyoruz. Yine de olasılık dahilinde olduğu için soralım; Avrupa anayasal devletler birliği olarak mı yoksa anayasalı devletlerin birliği olarak mı hareket edecek? Avrupa’nın Kürtlerle imtihanı sürüyor…«

„AİHM, Demirtaş ve bizler“ weiterlesen

Yeni on yılın eşiğinde

Yeni on yılın eşiğinde

27 Aralık 2020

Cumhuriyet gazetesi yazarlarından Ergin Yıldızoğlu geçen Perşembe günü yayınlanan yazısına »Kitlelerin on yılı« başlığını atmıştı. Belki »On yılın kitleleri« başlığı daha uygun olurdu, ama Yıldızoğlu yazısında »Arap isyanlarından« başlayarak geride bıraktığımız on yılda dünyanın farklı coğrafyalarında sokakları şenlendiren kitlesel isyanları bizlere anımsatıyor. İyi de yapıyor, çünkü toplumsal hafızanın unutkanlığının böylesine arttığı, yılgınlığın bu denli yayıldığı günümüzde kitlesel isyanların neler yaratabileceğini anımsatmakta şüphesiz yarar var. Yıldızoğlu yazısının sonunda »bu isyanların gelecek on yıl içinde şiddetlenerek tekrarlanma olasılığına« dair tespitini de vurgulamayı unutmamış.

„Yeni on yılın eşiğinde“ weiterlesen

Ağır ağbinin öpücü

Ağır ağbinin öpücüğü…

20 Aralık 2020

Almancada başkası adına utanma duygusunu ifade eden bir kelime var: »Fremdscham«. Geride bıraktığımız hafta içinde sosyal medyada taciz, yani erkek şiddeti konusunda yazılanları ve yorumları okuyanlar – bilhassa komünist olduklarını düşünenler – bu duyguya kapılmışlardır herhalde. Son derece doğal, çünkü başkası adına utanma duygusu klasik bir empati, bilinçaltı değil, bilinçli bir süreçtir. Ancak başkası adına utanma söylenmesi gerekenleri söylemedikçe, hiçbir anlam taşımaz. Kaldı ki tacizcinin ifşasında suskunluk suç ortaklığı anlamına gelir.

„Ağır ağbinin öpücü“ weiterlesen

Ertelendiğinden ırgalamıyor. Şimdilik…

Ertelendiğinden ırgalamıyor. Şimdilik…

13 Aralık 2020

10-11 Aralık AB Zirvesi Türkiye’ye yönelik yaptırım kararlarını bir kez daha erteledi. Zaten ağır yaptırım kararlarının ertelenme olasılığı hafta başından itibaren kulislerde fısıldanmaya başlamıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan o nedenle »AB’nin alacağı kararlar bizi ırgalamaz« açıklamasını yaparak Azerbaycan’a gitmişti. Kişilere ve bazı şirketlere yönelik kısmi yaptırımlar Türk hükümetini »ırgalamaz« elbette. Ama şimdilik…

„Ertelendiğinden ırgalamıyor. Şimdilik…“ weiterlesen

Şartlı Rehin etkisi

Şartlı Rehin etkisi

6 Aralık 2020

Görünen köy kılavuz istemez derler. İki hafta önce bu köşede »AB’nin Erdoğan başkanlığındaki Türk hükümetini hizaya sokmak ve bilhassa Doğu Akdeniz’de geri adım attırmak için bir dizi tedbiri uygulamaya hazırlandığını« ve »Bozkurt yasağı« tartışmalarının 10 Aralık Zirvesi öncesinde baskıyı artırmaya yarayan yeni bir Şartlı Rehin olduğunu tespit etmiştik. Aynı zamanda Alman devletinin Türk faşistlerine karşı, Kürt kurumlarına karşı gösterilen kararlılığı göstermeyeceğini de. Nitekim geçen Cuma günü Alman medyasında yayınlanan haberler bu tespitimizi kanıtladı.

„Şartlı Rehin etkisi“ weiterlesen

Mültecilik üzerine

Mültecilik üzerine

»Hem enternasyonalist olup hem de böylesi kısıtlamaları savunabilecek hiç kimsenin olmadığını düşünüyoruz.

W.I. Lenin, »Sosyalist Propaganda Ligi« Sekreterine yazdığı mektupta, 1915, Eserleri (Alm.) Cilt 21, S. 435

Immanuel Wallerstein’in insanlık tarihinin »Bitmeyen hikâyesi« diye tanımladığı mültecilik ve göç, günümüzün emperyalist-kapitalist dünya düzeninin ürettiği devasa meydan okumalardan birisi olarak genel anlamıyla solun, ama bilhassa komünistlerin ve devrimcilerin önüne önemli görevler koyuyor. Ancak görüldüğü kadarıyla Avrupa’nın reformist toplumsal ve siyasi solu başta olmak üzere, komünist ve devrimci partileri »mültecilik sorunu« ve mülteciliğin içerdiği tüm sosyal sorunlar karşısında baygınlık geçiriyor. 1989/1990 karşı devriminden sonra şiddeti artarak devam eden neoliberal saldırıların yol açtığı yıkımla korku toplumuna dönüşen Avrupa burjuva toplumlarında mültecilere ve göçmenlere yönelik ırkçı-milliyetçi-faşizan yaklaşımların yaygınlaşması ve savaş sonrası üzerinde mutabakata varılmış olan burjuva demokratik değerlerinin atomize edilmesi karşısında debelenen Avrupa solu, mülteciliğe ve emek göçüne yol açan temel koşulları yeterince sorgulamadan, bunların yarattığı sorunların çözümünü, bu koşulları yaratan egemen siyasetten talep ettiği »insani tedbirlerde« arıyor.

„Mültecilik üzerine“ weiterlesen

Karanlıklar çağının kapıları açıldı

Karanlıklar çağının kapıları açıldı

Süreklilik kazanan belirsizlikler-güvencesizlikler dönemi ve içerdiği çelişkiler üzerine

İnsanlık tarihi defalarca kez savaşlar, felaketler, salgınlar veya soykırımlar nedeniyle sonrasında »Karanlık Yıllar« veya Hıristiyanlık tarihindeki »Saeculum obscurum – Karanlık Yüzyıl« gibi tanımlamalarla adlandırılan ve medeniyet seviyesinin düştüğü, toplumsal ilerlemenin durduğu, kültürel gelişmenin gerilediği süreçlere tanık oldu. Karanlık yıllarda facialar ve yıkımlar yaşandı, on milyonlarca insan yaşamını yitirdi. Ancak bu süreçler kimi coğrafyalar için hayli karanlık geçerlerken, başka coğrafyalar için aydınlık dönemler anlamına da geldi – aynı Orta Çağ Avrupası ve o dönemin İslam dünyasında olduğu gibi. Ve her defasında karanlık yıllar tanımı, aşıldığı düşünülen geçmiş yıllar için, kendi dönemlerini yüceltmek isteyenler tarafından kullanıldı.

„Karanlıklar çağının kapıları açıldı“ weiterlesen

Biden, Trump ve mali sermaye

Biden, Trump ve mali sermaye

29 Kasım 2020

Trump’ın 2016’da ABD Başkanı seçilmesinin ardından kaleme aldığımız bir analizde, Trump ile birlikte »tekelci burjuvazinin bizzat sahaya inerek yönetimi eline aldığı« tespitini yapmıştık. Aradan geçen dört yıl bu tespitimizin, sermaye fraksiyonlarının desteğini alarak devlet bürokrasisini »hizmetçi« statüsüne indirgeyen ve ülkeyi şirket gibi idare eden Trump yönetimince teyit edildiğini kanıtlıyor. Ancak şimdi, çözümsüzlük ve belirsizlik ortamının sonucu olarak, sermaye fraksiyonları arasında Trump konusundaki ayrışmalar görünür oldu. Trump’ın fraksiyonlar arasındaki birleştirici etkisi kayboldu.

„Biden, Trump ve mali sermaye“ weiterlesen

»Bozkurt Yasağının« arka planı

»Bozkurt Yasağının« arka planı

22 Kasım 2020

F. Parlamento beklenildiği gibi büyük bir çoğunluk sağlayarak, »Bozkurtlar« olarak tanımlanan Türk faşistlerinin Almanya’daki derneklerinin yasaklanmasının gözden geçirilmesini de içeren bir dizi talebi kabul etti. Sosyal medyada ve gazetelerin internet sayfalarında »Almanya Ülkücü hareketi yasaklıyor« türünden haberler hemen yayıldı. İşin aslı yasaklamaların kabul edilmesi değil tabii. Federal Hükümet, daha doğrusu İç İşleri Bakanlığı dernek ve sembol yasaklarını gözden geçirmek ve bir dizi »engelleyici« adım atmak üzere görevlendirilmiş oldu. Böylelikle süresi siyasî konjonktürce belirlenecek olan resmi süreç başlatıldı.

„»Bozkurt Yasağının« arka planı“ weiterlesen