Meşrulaştırma ve ortak çıkarlar

4 Haziran 2023

Seçim sonrasında Türkiye’deki muhalif medyada yer alan yorumlar kanımızca “mezarlıktan geçerken ıslık çalmaya” benziyor. Nedense, AKP-Saray-Rejiminin toplumsal tabanının neden hâlâ küçümsenemeyecek büyüklükte olmasının irdelenmesinden ziyade, çoğunlukla Erdoğan’a ve kışkırtıcı söylemlerine odaklanıyor. Böylesi yorumlar ve örneğin Baskın Oran’ın “Yönetemeyecektir; işimiz şimdi başlıyor” başlığını attığı yorumu bizce yanıltıcıdır, seçim sonrasını açıklamaya yeterli değildir. Yurtdışından görebildiğimiz kadarıyla Erdoğan ve başında bulunduğu rejim var olan ve derinleşeceğine kesin gözüyle baktığımız krizleri yönetebilecektir. Hem de uluslararası müttefiklerinin tam desteğini alarak.

„Meşrulaştırma ve ortak çıkarlar“ weiterlesen

Yeniden “Almancılara” dair

28 Mayıs 2023

Perşembe itibariyle yurt dışı temsilcilikleri ve gümrüklerde oy kullanan seçmen sayısının yaklaşık 1,9 milyon olduğu açıklandı. Muhtemelen Erdoğan tekrar oyların çoğunluğunu almış olacak. Ancak Kılıçdaroğlu’nun da 14 Mayıstakinden fazla oy alması olası görülüyor. Sonuçları bu akşam göreceğiz. Özellikle Almanya’da oy kullanan seçmen sayısındaki artışın önemli bir nedeninin Kürdistanlı ve Türkiyeli demokratik-devrimci güçlerin gösterdiği özverili çalışma olduğunun altını çizebiliriz. Teşekkürü hak ediyorlar doğrusu.

„Yeniden “Almancılara” dair“ weiterlesen

Hakem düdüğü çaldıktan sonra…

21 Mayıs 2023

Futbol oynayanlar bilir: hakem düdüğünü çaldıktan sonra, haklı olunsa bile yapılan tüm itirazlar beyhudedir. Taraf tutan bir hakem göz göre göre ofsayttan atılan golü geçerli saysa da takımınızın yapması gereken tek şey, moralin bozulmasına izin vermeden kazanmak için mücadeleye devam etmektir. Maç kaybedilirse eğer, hatalardan öğrenip bir sonraki maçı kazanmaya odaklanmak gereklidir. Çünkü lig bitmemiş, devam etmektedir. Hatta lig maçları bitmiş, alt lige düşülmüş olsa bile, yeniden muzaffer olmanın tek anahtarı mücadele etmektir.

„Hakem düdüğü çaldıktan sonra…“ weiterlesen

Karınca ve köstebek misali…

14 Mayıs 2023

Bu akşam seçim sonuçları açıklandığında Türkiye’nin orta vadede siyasi arenasını belirleyecek taşlar yerine oturmuş olacaktır – Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kalsa bile. Değişim söz konusu olduğunda muhalif kesimlerde umutlar daha da yeşillenecektir şüphesiz. Ancak hemen rehavete kapılmamak gerekir. Çünkü ülkenin geleceğinin, eşitlik ve özgürlük beklentilerinin ve emek mücadelesinin başarı seviyesinin salt seçimlerle toplumun ezici çoğunluğunun lehine sonuçlanmayacağı gerçeği çok açık.

„Karınca ve köstebek misali…“ weiterlesen

1 Mayıs ve Alman sendikaları

7 Mayıs 2023

Toplam 45,6 milyon insanın sosyal sigortalı istihdam edildiği ve bunların yaklaşık 5,7 milyonunun birlik sendikalarında örgütlü olduğu Almanya’da 398 kentte gerçekleştirilen 1 Mayıs etkinliklerine 288 bin kişi katıldı. Alman Sendikalar Birliği DGB’den bağımsız ve Berlin’de geleneksel olarak akşamları düzenlenen “Devrimci 1 Mayıs” ise, farklı sosyalist, devrimci ve komünist kümelerden en az 15 bin kişi ile gerçekleştirildi. 1949 sonrasında Alman devletine koopte edilmiş olan Alman sendikalarının “1 Mayıs’ı” – göçmen derneklerinin belirgin etkisi sayesinde – salt yenilip içilen festivallere indirgenmiş durumda.

„1 Mayıs ve Alman sendikaları“ weiterlesen

Almanya’nın yeni sağı: Yeşiller

30 Nisan 2023

Alman Yeşiller partisinin dönüşümü tamamlandı. Ama bu transatlantikçi şahinler sadece kendi partilerini dönüştürmekle kalmadılar. Aynı zamanda egemen siyasetin ve emperyalist Alman devletinin belirleyici koordinatlarını da dönüştürdüler. Emperyalist yayılmacılığı “değerlere dayalı uluslararası düzeni korumak”, militarizm ve silah tekellerinin çıkarlarını savunmayı “insan ve kadın hakları için feminist dış politika”, sermaye lehine atılan adımları “iklim koruması ile rekabet yetimizi güvence altına alan iktisat politikası” veya küresel hegemonya sağlama çabalarını “demokrasi ittifakının barış misyonları” olarak, kulağa hoş gelen, ama asıl özü değiştirilmiş söylemler hâline getirenler Yeşiller oldu ve bürokrasiyle diğer burjuva partileri de aynı söylemi kullanmaya başladılar.

„Almanya’nın yeni sağı: Yeşiller“ weiterlesen

Dünyanın kutupları

Oluşmakta olan yeni jeopolitik karakteristik üzerine

Nisan 2023

Coğrafi anlamda dünyanın iki kutbu olduğunu daha ilkokulda öğrenmiştik. Aynı şekilde tarih derslerinde de insanlığın var olduğu müddetçe farklı güç kutupları arkasında kümelendikleri anlatılmaktaydı. 1989/1990 karşıdevrimine dek ise emperyalist-kapitalist ve sosyalist kutuplar arasında bölünen insanlık bugün yeni bir kutuplaşma ile karşı karşıya. Reel sosyalizmin yenilgisinden sonra burjuva medyası kapitalizmin nihaî zaferini ve tarihin sonunu borazanlarla ilân etmişti. Ancak geride bıraktığımız 33 yıl bunun aksini kanıtladı. Emperyalist güçler her ne kadar askeri, iktisadi, mali ve siyasi açıdan dünyanın geride kalanından üstün olsalar da istedikleri gibi at koşturamamaktadırlar. Çoklu kriz ortamlarıyla başa çıkamadıkları gibi, yeni rakipler ve farklı coğrafyalardaki direnişler, hammadde ve enerji kaynakları ile tedarik yolları üzerine verilen mücadeleler emperyalist güçler arasındaki çelişkileri derinleştirerek etki alanlarının zayıflamasına ve küresel çaptaki meydan okumalar karşısında baygın kalmalarına yol açmaktadır.

„Dünyanın kutupları“ weiterlesen

Erol Katırcıoğlu’na…

23 Nisan 2023

Köşedaşımız Erol Katırcıoğlu son yazılarında “radikal demokrasi” ve sosyalizm bağlamında düşüncelerini tartışmaya açmış. Son yazısında da “radikal demokrasiyi çağımız sosyalizmi” diye adlandırmasının “kimilerinin hoşuna gitmediğini” belirtiyor ve “sol” kesimlerde de “anlamakta zorlanılan konularda düşünme yerine inanma” yaklaşımının yaygın bir durum olduğunu yazıyor. İnanmaktan bahsedeceksek, Marksist-Leninist dünya görüşe sahip bir fert olarak tartışmalarda genellemelerden kaçınılması gerektiğine inandığımızı belirtmeliyiz. Okurlarımız “seçimler kapıdayken tartışmanın sırası mı” diyebilirler. Önemli bir süreçten geçtiğimiz doğru, ancak birbirlerine yakın duranlar, belirli bir hedef için ortaklaşanlar aynı zamanda eleştiri-özeleştiri mekanizmasını işleterek tartışmaları mücadele için yol gösterici, zihin açıcı hâle getirebilirler. Ortaklaşanlar karşıtları ile mücadele ederken aynı anda birbirlerini eleştirebilmelidirler de. Marx’ın dediği gibi, “her şeyden şüphe ederek” düşünmenin ve doğruyu bulmanın yoludur eleştiri ve özeleştiri.

„Erol Katırcıoğlu’na…“ weiterlesen

Yurt dışındaki seçmenlere dair…

16 Nisan 2023

Uzun yıllardır Brüksel’de yaşayan ve Avrupa’daki Kürdistanlı ve Türkiyeli göçmenlerin gerçek durumlarını iyi tanıyan sevgili Doğan Özgüden 10 Nisan 2023 tarihli yazısında yurt dışından seçimlere katılanlarla ilgili önemli bilgiler vermişti. Doğan ağabey yazısına “Yurt dışındaki seçmenin sol duyulu seçimi…” başlığını atmıştı. Biz de o yazısına ek olarak bazı bilgiler paylaşmak ve yurt dışındaki seçmenin Almanya örneğinde neden ağırlıklı olarak AKP’yi seçtiğini irdelemek istiyoruz.

„Yurt dışındaki seçmenlere dair…“ weiterlesen

Göç efsaneleri

Almanya’da yaşayan Kürdistan ve Türkiyeli göçmenlerin siyasi tercihleri üzerine

Mart 2023

Tanınmış sosyolog Immanuel Wallerstein tarih boyunca süren göçler için “Bitmeyen hikâye” tanımını kullanır. Sahiden de insanlık tarihi boyunca sadece insanlar sınırları aşarak göç etmediler, aynı zamanda sınırlarda insanları aştılar. Nihâyetinde göç kapitalist gelişme sürecinin doğal bir sonucudur. Günümüzde ise emperyalist-kapitalist dünya düzeni dünyanın bütününü bir fabrikaya çevirir, sermayenin tüm coğrafyalara girmesini sağlarken, aynı zamanda tüm coğrafyalardan on milyonlarca insanın emperyalist merkezlere akmasına yol açıyor. Sermaye ihtiyaç duyduğu işgücünü gençlik aşısıyla yenileyebilmek ve ucuzlatabilmek için göçmen ordularını harekete geçiriyor. Dolayısıyla emperyalist merkezlerdeki demografi değişiyor, göçmen ve mülteciler yedek işgücü ordusu olarak kalıcılaşıyorlar ve sömürü mekanizmalarının sürdürülebilirliği sağlanıyor. Emperyalist güçler, bilhassa yaşlı kıta Avrupa yaşlanan nüfuslarının yol açtığı demografik değişim nedeniyle nitelikli işgücü göçünü sürekli kılmaya çalışıyorlar.

„Göç efsaneleri“ weiterlesen

Seçimlere dair bazı anımsatmalar

9 Nisan 2023

Öncelikle bir özür ile başlamamız gerekiyor. Geçen haftaki yazımıza Paskalya Bayramının ilk günündeyiz diye başlamıştık. Yanlış tarih dikkatli okurların gözünden kaçmadı tabii ki. Elbette bu bir gerekçe değil, ama geçen haftaki yazıyı sahiden bugün için kurgulamıştık. Acelemize geldi, yanlış tarihte yayınlandı. Bu nedenle okurdan özür dileriz. Uyarıda bulunan okurlara da teşekkür ederiz.

„Seçimlere dair bazı anımsatmalar“ weiterlesen

Paskalya Yürüyüşleri

2 Nisan 2023

Bugün Hıristiyan alemi için anadili Süryanice olan “Nasıralı İsa’nın” yeniden dirilişini sembolize eden Paskalya bayramı veya “Diriliş Yortusunun” ilk günü. Paskalya dini bir bayram olmasının yanı sıra, geleneksel barış yürüyüşlerinin de bir sembolüdür. İlk kez 1958’de Londra’da gerçekleştirilen ve nükleer savaş karşıtlığını kitlesel hâle getiren Paskalya Yürüyüşleri, Almanya’da da 1959’dan bu yana her yıl gerçekleştiriliyor. 2023 Paskalya Yürüyüşleri Almanya’nın 110 kent ve kasabasında on binlerce barışseverin katılımıyla bugünden itibaren gerçekleştirilecek.

„Paskalya Yürüyüşleri“ weiterlesen

Çok kutuplu dünyaya doğru

26 Mart 2023

ABD Temsilciler Meclisi’nde 2024 savunma bütçesinin 842 milyar dolara çıkartılması için konuşan ABD Genelkurmay Başkanı Mark Miley, Biden yönetiminin savaş retoriğinin aksine, “Rusya ve Çin ile askeri çatışmanın kaçınılabilir olduğunu” söyledi. Ama hemen peşinden de “böyle bir savaşı engellemek için ABD ordusu dünyanın en güçlü ordusu kalmalıdır” diye ekledi. ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin ise aynı toplantıda savunma bütçesinin yükseltilmesinin temel nedeninin “Çin Halk Cumhuriyeti ile olan stratejik rekabetimizdir” dedi.

„Çok kutuplu dünyaya doğru“ weiterlesen

Karadeniz ısınırken…

19 Mart 2023

Stockholm Barış Araştırmaları Enstitüsü SIPRI tarafından geçenlerde açıklanan veriler dünya çapındaki silahlanmanın ne denli tehlikeli boyutlara ulaştığını bir kez daha gösterdi. Verileri incelediğimizde silah ihracatının emperyalist ülkeler için, iktisadi açıdan olduğu kadar Batının dünya çapındaki hegemonyasının sürdürülebilirliği açısından da yaşamsal önem taşıdığını tespit edebiliriz. Bu özellikle ABD emperyalizmi açısından geçerlidir. 2018-2022 yılları arasındaki zaman diliminde ABD bir kez daha birinci sırayı almış: Silah ihracatı toplamının yüzde 40’ı ABD tarafından karşılanırken, Rusya yüzde 16, Fransa yüzde 11, Çin Halk Cumhuriyeti yüzde 5,2 ve Almanya yüzde 4,2’lik oranlarla listedeki yerlerini alıyorlar.

„Karadeniz ısınırken…“ weiterlesen

Emperyalizmin yeşili…

Alman tekelci burjuvazisinin siyasi temsilciliğine soyunan Yeşiller Partisi üzerine

Şubat 2023

1979 ve 1980 yılları Batı Almanya’da çevre ve barış hareketlerinin kitleselleşip, radikalleştiği yıllar olmuştu. 1968 gençlik hareketinden doğan, ama kısa zamanda anti-Sovyet pozisyonlarıyla egemen sisteme entegre edilen “Yeni Toplumsal Hareketler” veya “Yeni Sol” özellikle nükleer enerjiye karşı oluşan çevre hareketinde etkin olmaya başlamış ve barış hareketi içinde de yaygın bir şekilde yer almaya başlamıştı. Antimilitarist ve pasifist söylem Soğuk Savaşın keskinleştiği bu yıllarda NATO’ya ve NATO’nun nükleer roket konuşlandırma kararına karşı büyük bir toplumsal tepki oluşmasına destek olmuştu. Alman komünistlerinin etkin olduğu barış hareketi de yüzbinlerce insanın katıldığı büyük protesto gösterileri düzenliyor ve dönemin hükümetini baskı altına alıyordu.

„Emperyalizmin yeşili…“ weiterlesen

Savaş, nereye kadar?

12 Mart 2023

Alman Şansölyesi Olaf Scholz’un geçen hafta Washington’da ABD Başkanı Biden ile yaptığı görüşmenin detayları nedense medyada pek yer almadı ve iki tarafın açıklamaları da olağan diplomatik söylemin ötesine gitmedi. Bu alışılmadık durumun kendisi çok şeye işaret ediyor. Dünyanın önde gelen iki siyasetçisinin basına doğru dürüst açıklama yapmadan ayrılmaları spekülatif yorumlara kanmayı olası kılıyor, ancak üstünkörü bir bakış dahi Batı ittifakının öncü güçlerinin Ukrayna savaşının nereye kadar sürdürüleceği konusunda bir türlü anlaşamadıklarını görmeye yetiyor. Kanımızca ABD ve Avrupa’nın Ukrayna savaşının ve Rusya’ya yönelik yaptırımların sonuçlarından farklı etkilenmeleri bu anlaşmazlığın temel nedeni.

„Savaş, nereye kadar?“ weiterlesen

“It’s the economy, stupid!”

5 Mart 2023

Hiyerarşik toplumlarda, yani imtiyazlar üzerine kurulu olanlarda bilgiye ve habere ulaşım da imtiyaz sahibi olmayı gerektirir. Bilgi ne denli müstesna, karar vericilerin kararları için ne denli önemliyse, o bilgiye ulaşmanın fiyatı da o denli yüksek olur. Nihâyetinde kapitalist toplumlarda bilgi ve haber birer meta olduklarından toplum çoğunluğunun bilgiye ulaşımı kısıtlıdır. Genellikle bilgi değerini kaybettikten sonra ve toplumsal rıza üretimi için gerekli olduğunda toplum çoğunluğuna ulaştırılır.

„“It’s the economy, stupid!”“ weiterlesen

Sol-liberalizmin sefaleti

26 Şubat 2023

Anadolu-Mezopotamya coğrafyasında yaşanan deprem felaketinin acıları sürerken başka konulara odaklanmak pek kolay değil. Almanya’da yaşayan birçok Kürdistanlı ve Türkiyeli – kim bilir belki de fazlaca duygusal olduğumuzdan – ilginç bir hayal kırıklığı içerisindeler. Özellikle Alman dostlarından hayal kırıklığına uğramışlar. Deprem felaketinin ilk günlerinde ilgi yoğun olmasına rağmen, “tanıdığın veya akraban etkilendi mi?” sorusunu soranların sayısı o kadar azdı ki, gösterilen dayanışmanın büyüklüğü bile bu hayal kırıklıklarını gideremedi.

„Sol-liberalizmin sefaleti“ weiterlesen

Gayri meşrulaştırma

12 Şubat 2023

Dehşet dolu günlere tanık oluyoruz. Suriye ve Türkiye’de meydana gelen deprem felaketleri canımızı yaktı. Para ve gerekli eşya yardımı yapmaktan başka bir şey elimizden gelmediğinden çaresizlik ve baygınlık duygularının esiri olduk. Dostlarımız ve yakınlarımızdan kötü haberler aldıkça, felaket bölgesinden uzakta, Avrupa’da sıcak evlerimizde yatmaktan utanan insanlara dönüştük. Aynı zamanda haberleri izlediğimizde Türkiye’yi yönetenlerin basiretsizliklerine, aymazlıklarına ve yalanlarına öfke kusuyor, lanet okuyoruz ister istemez.

„Gayri meşrulaştırma“ weiterlesen

Stalingrad

5 Şubat 2023

Tarih rövanşizminin yaygın, hatta resmî devlet politikası olduğu Almanya’da bazı yıldönümleri çabuk atlatılmaya, ama her halükârda tarihsel gerçekler çarpıtılarak anılmaya çalışılır. Bazı yıldönümleri ise – tarihsel gerçeklerin üstünü örtmek neredeyse olanaksız olduğundan – burjuvazisi, siyasetçisi ve yaygın medyasıyla egemenlere büyük acı verir. Unutmak ve unutturulmak istenen bu yıldönümlerinden birisi 30 Ocak 1933’te iktidarın faşist NSDAP’ye teslim edilmesiyse, diğeri de Alman faşizminin sonunun başlangıcı olan Stalingrad yenilgisidir.

„Stalingrad“ weiterlesen