Demokrasi ve Sosyalizm

Demokrasi ve Sosyalizm

Bu makale Politika Gazetesi’nin 46. Sayısında yayımlanmıştır

Demokratik ve bu bağlamda sosyal hakların genişletilmesi için verilen mücadele ile – ki, biz bunu burjuva demokrasisinin demokratikleştirilmesi olarak nitelendiriyoruz – işçi sınıfının iktidarının kurulması, yani sosyalizm mücadelesi arasındaki birbirini tamamlayıcı ilişki, uluslararası işçi ve komünist hareketinin tüm tarihi boyunca büyük bir önem taşımıştır. Günümüz emperyalist-kapitalist dünya düzeninin realitesi, kriz doğurganlığı ve saldırganlığı bu ilişkiye ayrı bir önem ve güncellik kazandırmaktadır. Gerçi bu ilişki komünistler açısından hiç bir zaman önemini ve güncelliğini yitirmemişti, ancak 1989/1990 karşı devrimi ve likidasyon uğraşları komünistlerin bu ilişkinin gereğini yerine getirmelerinde köstekleyici rol oynamıştır. Bu durum ise, işçi sınıfına, devrime ve sosyalizme olan inançlarını yitirenlerin oluşturdukları reformist akımların, özellikle ülkemizde kemalizm ile liberalizm kıskacına sıkışmış sosyalist yapıların demokrasi mücadelesini sınıfsal içeriğinden ve sosyalizm hedefli bağlamından kopartarak, kapitalizmin sınırları içerisindeki bir çözüme indirgemelerine yol açmıştır. Benzer bir gelişmeyi tersinden, sosyalizm mücadelesini demokratik özünden koparan sol sekter akımların yaklaşımlarında görmek olanaklıdır. „Demokrasi ve Sosyalizm“ weiterlesen

Angela Merkel’in geleceği

Angela Merkel’in geleceği

Bu köşe yazısı 21 Ekim 2017 tarihli Yeni Özgür Politika ve Özgürlükçü Demokrasi gazetelerinde yayımlanmıştır.

Aşağı Saksonya eyalet parlamentosu seçimlerinin ardından başlayan koalisyon görüşmeleri, CDU içerisinde Şansölye Merkel’e yönelik eleştirilerin dozunu azaltamadı, aksine »Merkel’den sonra ne olacak?« sorusunun daha sık ifade edilmesine yol açtı. Aslına bakılırsa burjuva medyasının kişilere indirgeyerek haberleştirdiği bu tartışmalar, arka plandaki sorunlar kazanının fokurdamaya başladığına işaret ediyor. Bu arka planı incelemek, Merkel’in geleceği, dolayısıyla »Jamaika koalisyonunun« ömrü hakkında bazı bilgiler verecektir. „Angela Merkel’in geleceği“ weiterlesen

İç çelişkiler

İç çelişkiler

Bu köşe yazısı 14 Ekim 2017 tarihli Yeni Özgür Politika ve Özgürlükçü Demokrasi gazetelerinde yayımlanmıştır.

Geçen haftaki köşe yazımızda F. Alman emperyalizminin iç politikada normalleşmeye gereksinim duyduğunu vurgulamıştık. Güncel meydan okumalar F. Alman egemenlerini buna zorluyor. Netice itibariyle emperyalist-kapitalist dünya düzeninin içinde bulunduğu hegemonya krizi ve Ümit Akçay’ın yazdığı gibi, »öngörülebilirlik ufkunun daralması« emperyalist güçlerin oluşturduğu cephenin iç çelişkilerini derinleştirmekte ve çıkar çatışmalarını körüklemektedir (Konuyla ilgili olarak Ümit hocanın »küresel ara rejim« başlığıyla kaleme aldığı güncel yazılarını okurlara özellikle önermek isteriz). „İç çelişkiler“ weiterlesen

»Neue Türkei« oder Restauration des Neoliberalismus?

»Neue Türkei« oder Restauration des Neoliberalismus? – Über liberale Trugschlüsse

In oppositionellen Kreisen der Türkei wird die Auffassung populärer, gegen den islamischen Faschismus der AKP müsse die laizistische Republik von 1923 verteidigt werden. In dieses Horn stößt auch ein kürzlich erschienener Artikel von Tarık Ziya Ekinci mit der Überschrift: »Die ›Neue Türkei‹ der AKP ist ein vorkapitalistisches Staatsprojekt« [1]. Darin heißt es, die AKP sei dabei, den Aufbau einer »Neuen Türkei« auf der Grundlage des sunnitischen Islam abzuschließen und die Türkei in ein »anachronistisches Abenteuer« zu stoßen. „»Neue Türkei« oder Restauration des Neoliberalismus?“ weiterlesen

Normalleşme?

Normalleşme?

Bu köşe yazısı 7 Ekim 2017 tarihli Yeni Özgür Politika ve Özgürlükçü Demokrasi gazetelerinde yayımlanmıştır.

Federal Parlamento seçimlerinin ardından başlayan süreç, F. Alman siyasetini yakından tanıyanlar açısından öngörülebilir bir biçimde devam ediyor: Partiler koalisyon görüşmelerine ve muhalefetteki rollerine hazırlanırlarken, meclis grupları içerisindeki hiyerarşiler ya yenileniyor, ya da yeniden kuruluyor; bakanlıklar ve devlet aparatı ile hükümet finansmanıyla çalışan kurumlardaki »kariyer atlıkarıncası« dönmeye devam ediyor ve devlet çarkları yeni yağlanmış gibi işliyor. Kısacası, F. Alman siyaseti, parlamentoda hangi grup nerede oturacak tartışmasının haricinde, seçim öncesinde terk ettiği olağan haline geri dönüyor. „Normalleşme?“ weiterlesen

Irkçıları yoksullar mı seçiyor?

Irkçıları yoksullar mı seçiyor?

Bu köşe yazısı 30 Eylül 2017 tarihli Yeni Özgür Politika ve Özgürlükçü Demokrasi gazetelerinde yayımlanmıştır.

Çarşamba günü yayımlanan seçim analizimize bazı itirazlar geldi. Kimi istatistiki verileri temel alan itirazlarda, »AfD’ye yoksulların oturduğu mahallelerde en fazla oy çıktığına« dikkat çekiliyor. Burjuva medyasının yorumlarına ve istatistiklerine şüphe ile yaklaşmak gereğini unutmadan, yoksul ve işsizlerden de AfD’ye oy verildiğini elbette söyleyebiliriz. Ama, »AfD’yi çoğunlukla yoksullar seçti« iddiası doğru mu? Bu iddiayı bir irdeleyelim. „Irkçıları yoksullar mı seçiyor?“ weiterlesen

Berlin Cumhuriyeti sağa kaymaya devam ediyor

Berlin Cumhuriyeti sağa kaymaya devam ediyor

Federal Parlamento seçim sonuçlarının gösterdikleri üzerine

Bu makale 27 Eylül 2017 tarihli Yeni Özgür Politika gazetesinde yayımlanmıştır.

2017 Federal Parlamento seçimleri, seçim sonucu çok önceden belli olan ender seçimlerden birisi olarak tarihe geçecek gibi gözüküyor: Konrad Adenauer ve Helmut Kohl’ün ardından üç dönemden fazla Şansölyelik yapacak olan kişi belliydi. Angela Merkel, ki seçim kampanyası boyunca bu gerçeğin getirdiği rahatlıkla hareket etti, en az iki yıl daha Şansölyeliğe devam edecek. En az iki yıl,çünkü şu anda tek alternatif olarak görülen ve »Jamaika-Koalisyonu« olarak adlandırılan CDU/CSU, FDP ve Yeşiller hükümeti, doğumuyla birlikte bazı genetik rahatsızlıklarla boğuşacak. FDP ve Yeşiller hükümet ortağı olabilmek için her türlü taklayı atmaya hazırlanırlarken, kardeş partiler CDU ve CSU arasında »muhafazakârlık« sürtüşmeleri söz konusu olacağa benziyor. Seçimlerin bir diğer belli olan sonucu, yani ırkçı AfD’nin iki haneli bir oy oranıyla parlamentoya gireceği varsayımı da teyit edildi. Böylece F. Parlamentoda CDU, CSU, SPD, FDP, Die Linke, Yeşiller ve AfD ile yedi parti ve altı meclis grubu temsil edilecek. Ancak 2017 seçimlerini hakkıyla analiz edebilmek için parti sayısı, seçmen oranları ve oy dağılımın ötesindeki bazı sonuçlarını irdelemek gerekiyor. „Berlin Cumhuriyeti sağa kaymaya devam ediyor“ weiterlesen

Demokrasi eşittir demokrasi mi?

Demokrasi eşittir demokrasi mi?

Bu köşe yazısı 23 Eylül 2017 tarihli Yeni Özgür Politika ve Özgürlükçü Demokrasi gazetelerinde yayımlanmıştır.

Yarın Federal Parlamento seçimleri yapılacak. Anketler F. Alman parlamentosunda, CDU/CSU, SPD, Sol Parti, Yeşiller, FDP ve büyük olasılıkla ırkçı AfD ile yedi partinin temsil edileceğine işaret ediyorlar. Irkçı AfD’nin parlamentonun üçüncü büyük meclis grubu olması ihtimali, liberalinden muhafazakârına, hatta reformist soluna kadar her cepheyi kaygılandırıyor. »Demokrasi zarar görecek«, »parlamentoda Naziler temsil edilecek« tartışmaları burjuva medyasının sayfalarını süslüyor. Ancak bu tartışmalarda dikkate alınmayan husus, burjuva demokrasisinin gerçekten »demokrasi« olup olmadığıdır. Yani, sahiden demokrasi eşittir demokrasi mi? Gelin bu soruya bir kaç örnekle yanıt arayalım. „Demokrasi eşittir demokrasi mi?“ weiterlesen

»Yeni devlet« değil, restorasyon ve süreklilik

»Yeni devlet« değil, restorasyon ve süreklilik

Avrupa’daki örnekler ışığında »Yeni Türkiye« tartışmalarına bir müdahale

Bu makale Politika Gazetesi’nin 45. sayısında yayımlanmıştır.

»Türkleri, oradaki farklı toplumsal sınıflar arasındaki ilişkiler farklı ırklar arasındakiler gibi karmakarışık olduklarından, Türkiye’deki egemen sınıf olarak tanımlayabilmemiz çok zor. Türk, duruma ve yere göre işçi, köylü, kesnekçi, ticaret adamı, feodalizmin en aşağı ve en barbar devrindeki bir feodal toprak sahibi, sivil memur veya asker olabilir; ama hangi sosyal konumda olursa olsun, o, ayrıcalıklı dine ve ulusa aittir – sadece o silah taşıma hakkına sahiptir ve en yüksek mevkide olan bir Hıristiyan, en alt sınıftan bir Müslüman ile karşılaştığında ona yol vermek zorundadır. Bosna ve Hersek’te halk kitleleri Rajah, yani Hıristiyan kalırlarken, Slav aristokratları İslam’ı kabul ettiler. Demek ki bu vilayette, aynı Müslüman Boşnak’ın Türk asıllı Müslüman din kardeşiyle eşit basamakta olması gibi, egemen inanç ve egemen sınıf özdeştir.«

Karl Marx ve Friedrich Engels, 23-28 Mart 1853, New York Daily Tribun

Marx ve Engels’in tarihsel süreçleri ve tarihsel koşulları duygusallıktan ve soyut formüllerden uzak, somut maddî güç ilişkilerini ve nesnel gelişmeyi temel alarak analiz masasına yatırma metodu, hiç kuşku yok ki, günümüzde de geçerliliğini korumaktadır. Tarihsel süreçleri ve güncel somut gelişmeleri, geleceğin şekillendirilmesi ve güncel sorunların çözümüne yönelik bir programın geliştirilebilmesi için bu metotla ele almak, olası yanılgıları ve bu süreçlerin gerçeğe uymayan tahlili üzerinden yanlış bir siyasî programı ortaya koyma riskini en aza indirgeyecektir. Çünkü gerçeğe uymayan öznel bir tarih okuması, yapılmak istenilen tahlili yanlışa, güncel olanı açıklamayı ise soyut formüllere dayandırmaya yönlendirir. Bu nedenle Komünistler, Marx ve Engels’in metotlarına Leninci kararlılıkla sadık kalmakla yükümlüdürler. „»Yeni devlet« değil, restorasyon ve süreklilik“ weiterlesen

Irkçılar suçlu, ya biz?

Irkçılar suçlu, ya biz?

Bu köşe yazısı 16 Eylül 2017 tarihli Yeni Özgür Politika ve Özgürlükçü Demokrasi gazetelerinde yayımlanmıştır.

Alman faşizmi, Kızıl Ordu’nun büyük katkısı ve Sovyet insanlarının özverisi sonucunda yenildikten sonra, Dachau yakınlarındaki toplama kampına götürülen Dachau sakinleri ceset yığınlarını gördüklerinde, »bu vahşetten hiç haberimiz yoktu« diyorlardı. Sanki yaz günleri, krematoryumdan çıkan küllerin üstlerine kar gibi yağmasını hiç görmemişler, katledilen Yahudilerin, komünistlerin, sendikacıların mallarını yağmalamamışlar gibi… Tarih her zaman »hiç haberimiz yoktu« diyenleri yargılamıştır, yargılayacaktır. Tarihin alınlarına vurduğu damga hiç bir zaman silinmeyecektir. „Irkçılar suçlu, ya biz?“ weiterlesen

Seçim olasılıkları

Seçim olasılıkları

Bu yazı 9 Eylül 2017 tarihli Yeni Özgür Politika ve Özgürlükçü Demokrasi gazetelerinde yayımlanmıştır.

F. Almanya’da iki hafta sonra parlamento seçimleri yapılacak, ama toplumsal iklim sanki yerel seçimler yapılıyormuş gibi sakin. Hani televizyonlarda tartışma programları olmasa, sıradan günler yaşanıyormuş havası zannedilir. Anketlere bakılırsa, Şansölye Merkel seçim zaferini şimdiden kutlayabilir. Hıristiyan demokratlar kendilerinden son derece emin. Öyle ki, artık »CDU afişlerini toplamaya başladı, reklam yapmaya bile gerek yok« türünden fıkralar anlatılır oldu. „Seçim olasılıkları“ weiterlesen

Arakan, kan, kapitalizm..!

Arakan, kan, kapitalizm..!

Bu yazı 2 Eylül 2017 tarihli Yeni Özgür Politika ve Özgürlükçü Demokrasi gazetelerinde yayımlanmıştır.

Siyasal İslam insanlığın trajedilerini siyasi amaçları ve toplumsal tabanını genişletmek için kullanmakta gerçekten başarılı. Ancak bu kendi başarısı değil. Gericiliğin, dolayısıyla egemen sınıfların demagoji ve propagandalarını boşa çıkartmak ve gerçek resmi ortaya koymakla mükellef olanların basiretsizliğidir bu başarıyı olanaklı kılan. Gözden ırak bir diyarda, Myanmar’da yaşanan trajedi bunun en güncel örneğidir. „Arakan, kan, kapitalizm..!“ weiterlesen

İade i hizmet

İade i hizmet

Bu yazı 26 Ağustos 2017 tarihli Yeni Özgür Politika ve Özgürlükçü Demokrasi gazetelerinde yayımlanmıştır.

AKP-Saray-Rejimi ve F. Alman emperyalizmi arasında sıcak tutulan gerilim görüngüsü, sadece liberallerde değil, aynı zamanda farklı sosyalist kesim arasında da kafa karışıklığına yol açıyor besbelli. Gerek sosyal medyada hayli bolca görülen »filanca Alman siyasetçi şöyle dedi« veya »falanca hükümet üyesi Erdoğan’a haddini bildirdi« türünden paylaşımlar, gerekse de özgür medyada yer alan kimi yorum ve haber bunu kanıtlıyor. „İade i hizmet“ weiterlesen

F. Almanya’nın »sağlıklı hırsları«

F. Almanya’nın »sağlıklı hırsları«

Bu yazı 12 Ağustos 2017 tarihli Yeni Özgür Politika ve Özgürlükçü Demokrasi gazetelerinde yayımlanmıştır.

ABD başkanı Trump’ın Kuzey Kore’ye yönelik nükleer saldırı tehditlerine Avrupa’dan ciddî tepkiler yükseltiliyor. Özellikle F. Almanya Trump’ı »saldırgan retorik ile nükleer savaş tehlikesini artırmakla« suçluyor. F. Alman emperyalizminin savaş karşıtıymış gibi görünen bu açıklamalarının ardında yatan, çoğunluk topluma yönelik »ABD’nin stratejik güvensizlik yaratması, Avrupa’nın yeni sorumluluklar almasını gerektiriyor« biçimindeki ideolojik manipülasyon çabalarından başka bir şey değil. „F. Almanya’nın »sağlıklı hırsları«“ weiterlesen

»Sertlik ve cömertlik balansı«

»Sertlik ve cömertlik balansı«

1989-1990 karşı devriminden bu yana gelişen sürecin en fazla F. Alman tekelci burjuvazisine yaradığını ve sonucunda F. Almanya’nın Avrupa’nın en saldırgan, en rafine emperyalist gücüne dönüşmesini sağladığını söylemek, yanlış bir iddia olmaz. Dahası, F. Alman tekelci burjuvazisinin, iki dünya paylaşım savaşında devasa askerî gücüyle elde edemediği etkinliği, bugün AB çatısı altında elde etmek üzere olduğu söylenebilir. „»Sertlik ve cömertlik balansı«“ weiterlesen

F. Almanya-Türkiye ilişkilerinde neredeyiz?

F. Almanya-Türkiye ilişkilerinde neredeyiz?

Bu köşe yazısı 29 Temmuz 2017 tarihli Yeni Özgür Politika ve Özgürlükçü Demokrasi gazetelerinde yayımlanmıştır.

F. Alman emperyalizminin dişlerini göstererek AKP-Saray-Rejimini hizaya sokmasından bu yana burjuva medyasında sular durulmuş gibi gözüküyor. Gerçi iki taraf da söylemde sertliğe devam ediyorlar, ama son AB-Türkiye-Zirvesinin gösterdiği gibi, iplerin koptuğunu işaret eden bir gelişme söz konusu değil. Aksine AB, üyelik görüşmeleri ile »mülteci antlaşmasında« girdiği yükümlülükleri yerine getirmeye ve ödemeleri sürdürmeye devam ediyor. AB bütçesinde Türkiye’ye 2020 yılına kadar yapılacak olan 4,45 milyar Euro’luk ödemelerde herhangi bir değişiklik yapılmadığını görebiliyoruz. „F. Almanya-Türkiye ilişkilerinde neredeyiz?“ weiterlesen

Emperyalizm dişlerini gösterince

Emperyalizm dişlerini gösterince

Almanya’nın Türkiye politikaları değişiyor mu?

Son 150 yıllık Alman-Türk ilişkilerine bakıldığında değişmeyen tek noktanın Alman ve Türk egemen sınıfları arasındaki sıkı işbirliğinin olduğunu söylemek olanaklıdır. Bu öylesine sıkı bir işbirliğidir ki, ne kaybedilen savaşlar, ne faşizmin vahşeti, ne de darbeler herhangi bir soğukluğa neden olabilmiştir. Özellikle F. Alman emperyalizmi 1949’dan bu yana Türkiye egemenlerinin en önemli hamisi olmuştur. „Emperyalizm dişlerini gösterince“ weiterlesen

Wenn das Kapital seine Zähne zeigt…

Wenn das Kapital seine Zähne zeigt…

Über vermeintliche Änderung der Türkei-Politik der Bundesregierung

In den über 150-jährigen deutsch-türkischen Beziehungen war die enge Kooperation zwischen den herrschenden Klassen in beiden Ländern eine Konstante. Selbst der verlorene Weltkrieg, der deutsche Faschismus oder die zahlreichen Interventionen der türkischen Militärs konnten dieser engen Kooperation nichts anhaben. Für die Bundesregierungen war das Festhalten an der »deutsch-türkischen Waffenbrüderschaft« und die Unterstützung aller bisherigen türkischer Regierungen, stets eine strategische Imperative. Und unter dem Protektorat der BRD konnten türkische Regierungen ihre Politiken umsetzen. „Wenn das Kapital seine Zähne zeigt…“ weiterlesen

Erdoğan’ın doğru Katar tavrı

Erdoğan’ın doğru Katar tavrı

Bu yazı 1 Temmuz 2017 tarihli Yeni Özgür Politika ve Özgürlükçü Demokrasi gazetelerinde yayımlanmıştır.

Katar krizi, bıçakların bilendiği yeni bir döneme giriyor. Çünkü Katar’a dayatılan ve on gün içinde kabul edilmesi istenilen 13 maddelik ültimatom yenilir, yutulur cinsten değil. Uluslararası siyasette gelecek için örnek teşkil edecek bir durumla karşı karşıyayız. Buna rağmen muhalif kesimlerde »düşmanımın düşmanı dostumdur« yaklaşımıyla benzer bir girişimin »Erdoğan’ın da başına gelebileceği« beklentileri ifade ediliyor. Emperyalizmin ve bölge despotlarının politikalarını meşrulaştıran bu beklentilere itiraz etmemiz gerekiyor. „Erdoğan’ın doğru Katar tavrı“ weiterlesen

AB: Militaristleşme ve serbest ticaret birliği

AB: Militaristleşme ve serbest ticaret birliği

Bu köşe yazısı 24 Haziran 2017 tarihli Yeni Özgür Politika ve Özgürlükçü Demokrasi gazetelerinde yayımlanmıştır.

Perşembe günü Brüksel’de başlayan AB Zirvesi, F. Alman emperyalizminin Avrupa çapındaki hakim konumunu ne denli güçlendirdiğini gösteriyor. Britanya’nın AB’nden ayrılma sürecine girdiği ve Fransa’da neoliberal elit olan Macron ile »Almancı« bir başkanın seçildiği böylesi bir dönemde, başka bir gelişme olacağını beklemek, zaten pek gerçekçi olmazdı. Gerçi bir dizi AB üyesi ülkenin toplumlarında »dominant Almanya« resminden rahatsız olan geniş bir kamuoyu var, ancak iktidar ve güç ilişkileri böyle kaldığı müddetçe bir değişikliğin olması zor. „AB: Militaristleşme ve serbest ticaret birliği“ weiterlesen