Alman emperyalizminin öncülük talebi

Alman emperyalizminin öncülük talebi

4 Eylül 2022

Scholz’un Prag’daki Karl Üniversitesinde yaptığı konuşma Alman emperyalizminin tüm Avrupa kıtasını tahakkümü altına almayı hedeflediğini bir kez daha gösterdi. İşin tarihsel açıdan ilginç olanı, Alman tekelci burjuvazisinin ne zaman dünyayı yöneten güç olmak için adımlar atmak istese, bunu her defasında Alman sosyal demokrasisine yaptırmasıdır. 1914 savaş kredileri kararı alınıp, dünya yangın yerine döndürüldüğünde; Alman işçi sınıfı hareketinin bölünmesinde, Alman faşizmine giden yolların döşenmesinde veya savaş sonrası Alman ordularının ilk kez yurtdışına gönderilmesinde ve Avrupa’nın militarist-yayılmacı rotaya oturtulmasında işbaşında olanlar her defasında SPD yönetimindeki hükümetlerdi. Bunu muhafazakârları temize çıkartmak için değil, en güçlü emperyalist ülkede bile toplumsal rızanın alınmasının ne denli önemli olduğunu ve bu görevi en iyi Alman sosyal demokratların yerine getirdiğini göstermesi nedeniyle vurgulama gereği duyduk.

„Alman emperyalizminin öncülük talebi“ weiterlesen

„Halk ayaklanmaları“?!!

„Halk ayaklanmaları“?!!

31 Temmuz 2022

Scholz hükümetinin politikalarının Almanya’da toplumsal kaosa, hatta kitlesel ayaklanma girişimlerine yol açacağına dair söylemler burjuva medyasında da yer almaya başladı. İşin ilginci halkı Scholz hükümetinin uygulamalarının sonuçları hakkında uyaranların Scholz hükümetinin bizzat üyesi olmaları. Federal İçişleri Bakanı Nancy Faeser, kimseden böylesi bir soru gelmemesine rağmen devletin şiddet aparatının olası toplumsal olaylara karşı hazırlıklı olduğunu açıklarken, savaş yaygaracısı Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock durup dururken “halk ayaklanmalarından” bahsetmeye başladı.

„„Halk ayaklanmaları“?!!“ weiterlesen

Boyun eğdiremediklerinize dair…

Boyun eğdiremediklerinize dair…

24 Temmuz 2022

Bugün okura bir devrimciden, Almanya’da sürgünde yaşamak zorunda bırakılan ölüm orucu gazisi Ganime Gülmez’den bahsetmek istiyorum. Yanlış anlaşılmasın, “bedeniyle konuşmaktan başka çaresi” olmadığından Wernicke Korsakoff hastalığına yakalanıp, Avrupa’da sürgünde 19 yıl boyunca Alman devletinin kriminalize ettiği Ganime Gülmez’i bir “mağdur” olarak görmüyorum. Tam aksine, tüm kısıtlamalara, hatta tedavi edilme hakkından mahrum bırakılmasına rağmen, yaşama ve direnme ısrarından vazgeçmeden farklı alanlarda mücadele eden bu devrimci kadına büyük saygım var. Avrupa’daki çok sayıdaki siyasi sürgüne örnek olarak aldığım ve tek başına, kimseden yardım istemeden, kendi deyimiyle “onurumla ayakta duruyorum” diyen Ganime Gülmez’den bahsetmek isteyişimin nedeni, Alman devletinin gerçek yüzünü ifşa etmek ve bu ülkedeki yerli-göçmen devrimcilerin başına gelebileceklere dikkat çekmektir.

„Boyun eğdiremediklerinize dair…“ weiterlesen

Savaş ilânı

Savaş ilânı

17 Temmuz 2022

Almanya’daki farklı araştırma kurumlarının olası resesyon ve dramatik sosyal sorunlarla ilgili gerçekçi öngörüleri egemen siyaseti, ama bilhassa Alman askeri-sınai kompleksini fena rahatsız etmişe benziyor. Gerçi Scholz hükümeti Almanya kamuoyunu sadece çetin geçmesi kesinleşen sonbahar ve kış aylarına hazırlamakla kalmıyor, aynı zamanda yıllar sürecek bir dönem için “kemer sıkmaya” razı etmek istiyor. Özellikle Yeşil bakanlar ısrarlı bir biçimde “halkın kendi payına düşeni taşıması gerekir” ve “gerekirse barış için üşürüz” demagojisini tekrarlıyorlar – sanki durumdan halk sorumluymuş gibi. Ama bu bile militaristler için yeterli değil.

„Savaş ilânı“ weiterlesen

Savaşın yan etkileri

Savaşın yan etkileri

10 Temmuz 2022

Rusya’ya yönelik yaptırım politikaları, Ukrayna’daki faşist rejimin savaşı devam ettirebilmesi için desteklenmesi ve bunların sonuçları Almanya’da toplumsal resesyon kaygılarını her gün daha da artırıyor. Aynı zamanda bunlar siyaset değişikliği için umut bağlanan SPD ve Yeşillerin gerçek yüzlerinin kendi seçmenleri arasında da görünür olmasını sağlıyor. Dahası farklı sermaye fraksiyonlarından gelen resesyon ve kriz uyarıları çoğalıyor. Örneğin Bavyera İktisat Birliği doğal gaz darboğazının devam etmesi durumunda 2023 yılında Alman ekonomi gücünün yüzde 12,7 azalacağını ve 5,6 milyon işçinin işini kaybetmesinin olanaklı olduğunu tespit eden bir rapor yayımlayarak Scholz hükümetini uyardı.

„Savaşın yan etkileri“ weiterlesen

Natoculaştırabildiklerimizden misiniz?

Natoculaştırabildiklerimizden misiniz?

3 Temmuz 2022

Yazının başlığı kimi okur için yabancı veya gülünç gelebilir, ancak emperyalist cephenin son zirvelerinin ardından hayli ciddi ve insanlığın geleceğini tehdit eden bir soru hâline geldiğini vurgulamalıyız. 1989/1990 karşı devriminden sonra burjuva basınında dahi, “artık NATO’ya gerek kalmadı” görüşleri ifade edilirken, bugün savaş aygıtı NATO’nun sadece Kuzey Atlantik İttifakı olarak kalması değil, dünya çapında genişlemesi gerektiği yaygın görüş hâline getirilmeye çalışılıyor. NATO basını kanalıyla ve NATO soluna dönüştürülen reformist akımların desteğiyle neredeyse yaşamın her alanı militarist akıl tarafından esir alınıyor. O açıdan “Natoculaştırabildiklerimizden misiniz” sorusunun, salt ulus devletlere ve egemen sınıflara değil, her insana yönelik bir soru olduğunu söyleyebiliriz.

„Natoculaştırabildiklerimizden misiniz?“ weiterlesen

NATO Zirvesi’nden yeni savaş konsepti çıktı

NATO Zirvesi’nden yeni savaş konsepti çıktı

1 Temmuz 2022

28-30 Haziran günlerinde Madrid’de düzenlenen NATO Zirvesi sonuçlandı. Zirvede yeni bir Stratejik Konsept kabul edildiği açıklandı. NATO’nun Rusya ve Çin’e karşı yayılmasını temel alan konsept yeni savaşların kapıda olduğunun ilanı oldu. NATO bu yeni Stratejik Konsepti’ni hangi sonuçları olacağını ve Türkiye’nin zirvedeki atraksiyonlarını Murat Çakır ile değerlendirdik.

„NATO Zirvesi’nden yeni savaş konsepti çıktı“ weiterlesen

Savaş neden değil, sonuçtur

Savaş neden değil, sonuçtur

17 Haziran 2022

Yeni Yaşam Gazetesinin 16 Haziran 2022 Perşembe günkü sayısında değerli köşedaşımız Zeynel Kete’nin bir yazısı yayınlandı. Yazı bütün olarak tartışmaya değer bir içerik taşıyor. Ve şüphesiz ekonomistlerin, bilhassa Marksist ekonomistlerin “Rıza ekonomisi ve demokratik komünal ekonomi” hakkında sunabilecekleri hayli içerik katkısı bulunmaktadır. Biz ise yazının son cümlesinden hareketle birkaç noktanın altını çizmeye çalışacağız. Daha doğrusu “(…) ekonomik kriz sonuç, savaş nedendir” tespitine olan itirazımızı ifade etmek istiyoruz.

„Savaş neden değil, sonuçtur“ weiterlesen

Ukrayna bahane mi?

Ukrayna bahane mi?

12 Haziran 2022

Avrupa toplumsal ve siyasi solu Ukrayna konusunda “saldırganlığa karşı çıkma” gerekçesiyle egemen siyasete eklemlenmiş “NATO soluna” dönüştü. Gerçi başta Almanya barış hareketinin bazı bileşenleri olmak üzere farklı kesimlerden itirazlar yükselmiyor değil, ama bu itirazlar uzay boşluğuna yayılan ses dalgaları misali pek dikkate alınmıyor. Bunların dikkate alınmamasının yanı sıra, son süreci dünya çapındaki gelişmeler ve tarihsel arka plan bağlamında ele alan analizler de “komplo teorileri” veya “20’nci Yüzyıldan kalma eskimiş bakış açıları” olarak karalanıyor. Buna karşı Avrupa “solunun” önde gelen isimleri, bürokratik parti aparatlarının kontrolü altındaki medya üzerinden neredeyse her gün “NATO ve uluslararası siyaset konusunda yeni şeyler söylemeliyiz” propagandasını yapıyorlar.

„Ukrayna bahane mi?“ weiterlesen

Savaş nasıl durdurulabilir?

Savaş nasıl durdurulabilir?

5 Haziran 2022

Avrupa toplumları Ukrayna konusundaki aşırı hassasiyetlerini gösterir, hükümetlerinin sosyal ve ekolojik sorunları çözmek yerine devasa silahlanma bütçeleri oluşturmalarına ve savaş aygıtı NATO’nun genişleme adımlarına rıza gösterirken, hiç kuşkusuz akut hâle gelmiş nükleer savaş tehdidine karşı da kaygılarını dile getiriyorlar. Ancak bu tehdidi bertaraf edebilecek ve kalıcı bir barışı sağlayacak koşullar hakkında nerdeyse hiçbir şey söylemiyorlar. On yıllar boyunca savaş aygıtı ve terör yaratıcısı olduğunu kanıtlayan NATO’nun ve ülkelerindeki egemen sınıfların propagandasının esiri olan burjuva toplumları kendi değerlerini dahi unutmuş durumdalar.

„Savaş nasıl durdurulabilir?“ weiterlesen

NATO’nun yayılmasının nedenleri, hedefleri

NATO’nun yayılmasının nedenleri, hedefleri

(Politika Gazetesi) ABD’nin Ukrayna’daki kriz sürerken İsveç ve Finlandiya’yı da NATO bünyesine katma hamlesi, Rusya’yı köşeye sıkıştırmak için adımları hızlandırdığını gösteriyor. ABD’nin NATO’yu Doğu’ya ve Kuzey’e genişletmesinin nedenlerini, olası sonuçlarını ve ülkelerin pozisyonlarını Murat Çakır ile görüştük.

„NATO’nun yayılmasının nedenleri, hedefleri“ weiterlesen

Savaş yorgunluğu mu?

Savaş yorgunluğu mu?

29 Mayıs 2022

İnanç değiştirenlerin aralarına katıldıkları inançlılardan daha bağnaz oldukları rivayet edilir. Olabilir, ki tarih bunun örnekleriyle doludur. O açıdan “hâlâ barış partisiyiz” yalanını söyleyen Yeşillerin, muhafazakârlardan daha yüksek sesle savaş çığırtkanlığı yapmaları son derece normal. Dahası Scholz hükümetinde yaptırımlar ve silahlanma konusunda bazı soruların ifade edilir olması bile Yeşil bakanları hezeyana sürüklüyor. Dışişleri Bakanı Baerbock Batılı ülkeleri “savaş yorgunluğuna” karşı uyarırken, Şansölye vekili Habeck “Rusya’dan fosil enerji taşıyıcıları alımını ebediyen sonlandırmalı ve Rusya’yı dize getirmeliyiz” diyor. Artık Yeşillerin emperyalist savaş gemisinin “kırbaç taşıyıcıları” hâline gelmelerine kimse şaşırmamalı.

„Savaş yorgunluğu mu?“ weiterlesen

Yeşilin zehri, zehrin yeşili…

Yeşilin zehri, zehrin yeşili…

22 Mayıs 2022

Dönemin Batı Almanya’sında barış hareketinin NATO’nun nükleer füze yerleştirme kararına karşı örgütlediği kitlesel eylemler ve Yeşiller partisinin kuruluşu neredeyse aynı günlere rast geliyordu. İlk programlarında NATO’ya, silahlanmaya, nükleer füzelere karşı çıkan, silah sanayiinin barışçıl üretime dönüştürülmesini ve tüm Avrupa’nın silahlar ve ordulardan arındırılmış bölge hâline gelmesini savunan Yeşiller, barış hareketinin desteğiyle ilk kez 1983’te Federal Parlamento’ya seçilebilmişlerdi. Ancak burjuva basını tarafından “pasifizm yuvası” olarak nitelendirilen partinin barışseverliği sadece yedi yıl sürdü: karşı devrime dek. 1999’da ise Alman ordusunun ilk kez 1945 sonrasında savaşa katılmasını sağlayan temel güç Yeşiller partisi oldu.

„Yeşilin zehri, zehrin yeşili…“ weiterlesen

Mutasyon

Mutasyon

15 Mayıs 2022

Karl Marx 1848 ve sonrasında Fransa’daki gelişmeleri tahlil ederken kapitalist devletin siyasi biçim dönüşümü hakkında kısaca şu sonuçlara varmıştı: Parlamenter cumhuriyet, burjuvazinin farklı fraksiyonlarının birlikte egemen olabildikleri ve çıkarlarını karşılıklı olarak kollayabildikleri bir siyasi biçimdir. Bu siyasi biçim burjuva egemenliğinin etkin meşruiyetinin halkın iradesi olarak gösterilmesini olanaklı kılar. Sosyal reformist partilerin demokratik-cumhuriyetçi kurumlardaki temsil edilmesi durumunda ücretli emek ve sermaye arasındaki çelişki seçimler sonrasında zayıflar. O açıdan okura bugünü daha iyi anlayabilmek için Marx’ın “Louis Bonaparte’ın 18’inci Brumaire’i” adlı eserini tekrar okumayı salık vermek isteriz.

„Mutasyon“ weiterlesen

Savaş neden devam etmeli?

Savaş neden devam etmeli?

1 Mayıs 2022

Ukrayna ile bağlantılı gelişmeler dünyayı kasıp kavuracak büyük bir tehlikenin çanlarını çalıyor. Scholz hükümetinin baskılara boyun eğerek, Ukrayna’ya ağır silahlar göndermeye zorlanması; Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliğine alınması tartışmaları; ABD’nin Ukrayna’ya 33 milyar dolarlık yardım girişimi; Hindistan ve Japonya’ya “savaşı destekle” baskısı ve yaygın medyadaki uğursuz savaş retoriği Batılı emperyalist güçlerin Ukrayna savaşının devam etmesi için olağanüstü çaba sarf ettiklerini gösteriyor. Peki ama, neden savaşın devam etmesini istiyorlar?

„Savaş neden devam etmeli?“ weiterlesen

Alman emperyalizminin kundakçılığı

Alman emperyalizminin kundakçılığı

Almanya’nın Ukrayna ve Kürdistan politikaları üzerine

25 Nisan 2022

Alman faşizminin yenilgisinin ardından kurulan iki kutuplu dünya düzeni ve emperyalist güçlerce başlatılan Soğuk Savaş Federal Almanya’daki (FAC) sermaye fraksiyonlarının yenilgiyi, ABD emperyalizminin hegemonyasını ve kendilerini kontrol altında tutmak için kurgulanan “Avrupa Çatısını” kabullenmeye zorlamıştı. Kısa süre sonra yeniden palazlanan Alman tekelci burjuvazisi hiç vazgeçmediği dünya devi olma hedefi uğruna çeşitli tavizlere boyun eğmiş, FAC’nin 1949’da “Amerikalıları içerde, Rusları dışarıda ve Almanları aşağıda tutmak” için kurulan savaş aygıtı NATO’ya 1955’te üye olmasını sağlamış ve kısa zamanda “Avrupa Çatısının” öncü gücü hâline gelmişti. Kendisinden üç yıl önce üye olan Türkiye’nin NATO’daki hamiliğini de üstlenen Alman emperyalizmi, bir yandan meşum “Alman-Türk-Silah kardeşliğini” yeniden kurarken, diğer yandan da FAC’nin Soğuk Savaşın cephe ülkesi olması nedeniyle Batı Alman sendika hareketine sosyal devlet tavizleri vermek zorunda kalmıştı. Ama bu tavizler aynı zamanda sendikal hareketin ve bağlı olduğu Alman sosyal demokrasisinin kooptasyon yoluyla sisteme entegre edilmesini de sağladılar. Böylelikle “Ren Kapitalizmi” olarak da adlandırılan FAC emperyalist cephenin “örnek ülkesi” hâline geldi.

„Alman emperyalizminin kundakçılığı“ weiterlesen

Antikomünizmin vebalı nefesi

Antikomünizmin vebalı nefesi

24 Nisan 2022

Ukrayna’daki son gelişmeler Alman tekelci burjuvazisi ile siyasi temsilcilerinin eline ideolojik sınıf savaşını derinleştirmek için yeni olanaklar sunuyor. Ve görüldüğü kadarıyla Yeşiller partisi üstlendiği propaganda ve demagoji görevini layıkıyla (!) yerine getiriyor – hatta kendi hükümet ortağı SPD’ye karşı bile. Şansölye Scholz’un Ukrayna’ya ağır silahlar verilmesi konusundaki ikircikli tutumunu en sert eleştirenler olarak Yeşil bakanlar ve parlamenterler göze batıyor. Nihâyetinde Yeşiller antikomünizmin liberaller ve muhafazakârlardan daha keskin savunucuları hâline geldiler. Bunu kanıtlayan sayısız örnek mevcut.

„Antikomünizmin vebalı nefesi“ weiterlesen

Savaşın etkileri ve Alman burjuvazisi

Savaşın etkileri ve Alman burjuvazisi

17 Nisan 2022

Defalarca yazmıştık, bir kez daha tekrarlamakta fayda var: Alman tekelci burjuvazisi dünyanın en rafine, en kindar ve en saldırgan tekelci burjuvazisidir. Ve hâlihazırda Alman tekelci burjuvazisi içerisinde etkin olan kesimler, sınıf çıkarlarını ABD emperyalizminin yanında ve Rusya ile Çin’e karşı cephe alarak korumak isteyen en gerici sermaye fraksiyonlarıdır. Siyasi temsilcileri olan Transatlantikçi savaş yaygaracıları ise Scholz hükümetinde baskın konumdadırlar. Tek sesli hâle getirerek NATO medyasına dönüştürdükleri burjuva basınının yardımı ve toplum merkezine yerleşik antikomünist ve ırkçı yaklaşımların desteğiyle de kamuoyu görüşünü belirleyebilmekte ve toplumsal rıza üretimini kolaylaştırabilmektedirler.

„Savaşın etkileri ve Alman burjuvazisi“ weiterlesen

İnanç ve şüphecilik

İnanç ve şüphecilik

10 Nisan 2022

Yaygın inanca göre günümüz herkesin her türlü bilgiye hemen ulaşabildiği bir bilişim ve enformasyon çağı. Sahiden de otuz, belki de yirmi yıl öncesine nazaran istenilen bilgiye anında ulaşmak mümkün – istemeden bile. Hatta öylesine bir bilgi bombardımanı altındayız ki, yayınlananları seçmek ve ayrıştırmak neredeyse olanaksız hâle geldi. Bununla birlikte basılı medyanın bilinen zorlukları ve internetin sınırsız olanakları kitlesel okuma yorgunluğuna da yol açmakta. “Sosyal medya” olarak adlandırılan dijital medya sayesinde insanların büyük bir çoğunluğu salt “fotoğraf + video + kısa metin kombinasyonu” ile dünyadan “haberdar” oluyor.

„İnanç ve şüphecilik“ weiterlesen

Putin Batıyı birleştirdi mi?

Putin Batıyı birleştirdi mi?

27 Mart 2022

Avrupalı Transatlantikçiler son günlerde, özellikle AB, NATO ve G7 zirvelerinin hemen öncesinde ve sonrasında dillerine yeni bir hikâye doladılar: “Batı hiç olmadığı kadar ABD öncülüğünde bütünleşti”. Hikâyenin temel dayanağı da “Putin Batıyı birleştirdi” söylemi. Bilhassa reformist solun egemen siyasete eklemlendiği ve tarihsel bağlantılar ile düşünme yoksunu kafalar karışık olduğundan, hikâye büyümesi için verimli topraklar bulabiliyor. Böylelikle de insanlığın iki karşı bloktan birinin, yani ya “demokrasi ve insan hakları savunucusu” Batı blokunun ya da “otokratik ve yayılmacı” Rusya-Çin blokunun yanında yer almaya “karar vermek zorunda kaldığı” efsanesi yayılıyor.

„Putin Batıyı birleştirdi mi?“ weiterlesen