Arakan, kan, kapitalizm..!

Arakan, kan, kapitalizm..!

Bu yazı 2 Eylül 2017 tarihli Yeni Özgür Politika ve Özgürlükçü Demokrasi gazetelerinde yayımlanmıştır.

Siyasal İslam insanlığın trajedilerini siyasi amaçları ve toplumsal tabanını genişletmek için kullanmakta gerçekten başarılı. Ancak bu kendi başarısı değil. Gericiliğin, dolayısıyla egemen sınıfların demagoji ve propagandalarını boşa çıkartmak ve gerçek resmi ortaya koymakla mükellef olanların basiretsizliğidir bu başarıyı olanaklı kılan. Gözden ırak bir diyarda, Myanmar’da yaşanan trajedi bunun en güncel örneğidir. „Arakan, kan, kapitalizm..!“ weiterlesen

İade i hizmet

İade i hizmet

Bu yazı 26 Ağustos 2017 tarihli Yeni Özgür Politika ve Özgürlükçü Demokrasi gazetelerinde yayımlanmıştır.

AKP-Saray-Rejimi ve F. Alman emperyalizmi arasında sıcak tutulan gerilim görüngüsü, sadece liberallerde değil, aynı zamanda farklı sosyalist kesim arasında da kafa karışıklığına yol açıyor besbelli. Gerek sosyal medyada hayli bolca görülen »filanca Alman siyasetçi şöyle dedi« veya »falanca hükümet üyesi Erdoğan’a haddini bildirdi« türünden paylaşımlar, gerekse de özgür medyada yer alan kimi yorum ve haber bunu kanıtlıyor. „İade i hizmet“ weiterlesen

F. Almanya’nın »sağlıklı hırsları«

F. Almanya’nın »sağlıklı hırsları«

Bu yazı 12 Ağustos 2017 tarihli Yeni Özgür Politika ve Özgürlükçü Demokrasi gazetelerinde yayımlanmıştır.

ABD başkanı Trump’ın Kuzey Kore’ye yönelik nükleer saldırı tehditlerine Avrupa’dan ciddî tepkiler yükseltiliyor. Özellikle F. Almanya Trump’ı »saldırgan retorik ile nükleer savaş tehlikesini artırmakla« suçluyor. F. Alman emperyalizminin savaş karşıtıymış gibi görünen bu açıklamalarının ardında yatan, çoğunluk topluma yönelik »ABD’nin stratejik güvensizlik yaratması, Avrupa’nın yeni sorumluluklar almasını gerektiriyor« biçimindeki ideolojik manipülasyon çabalarından başka bir şey değil. „F. Almanya’nın »sağlıklı hırsları«“ weiterlesen

»Sertlik ve cömertlik balansı«

»Sertlik ve cömertlik balansı«

1989-1990 karşı devriminden bu yana gelişen sürecin en fazla F. Alman tekelci burjuvazisine yaradığını ve sonucunda F. Almanya’nın Avrupa’nın en saldırgan, en rafine emperyalist gücüne dönüşmesini sağladığını söylemek, yanlış bir iddia olmaz. Dahası, F. Alman tekelci burjuvazisinin, iki dünya paylaşım savaşında devasa askerî gücüyle elde edemediği etkinliği, bugün AB çatısı altında elde etmek üzere olduğu söylenebilir. „»Sertlik ve cömertlik balansı«“ weiterlesen

F. Almanya-Türkiye ilişkilerinde neredeyiz?

F. Almanya-Türkiye ilişkilerinde neredeyiz?

Bu köşe yazısı 29 Temmuz 2017 tarihli Yeni Özgür Politika ve Özgürlükçü Demokrasi gazetelerinde yayımlanmıştır.

F. Alman emperyalizminin dişlerini göstererek AKP-Saray-Rejimini hizaya sokmasından bu yana burjuva medyasında sular durulmuş gibi gözüküyor. Gerçi iki taraf da söylemde sertliğe devam ediyorlar, ama son AB-Türkiye-Zirvesinin gösterdiği gibi, iplerin koptuğunu işaret eden bir gelişme söz konusu değil. Aksine AB, üyelik görüşmeleri ile »mülteci antlaşmasında« girdiği yükümlülükleri yerine getirmeye ve ödemeleri sürdürmeye devam ediyor. AB bütçesinde Türkiye’ye 2020 yılına kadar yapılacak olan 4,45 milyar Euro’luk ödemelerde herhangi bir değişiklik yapılmadığını görebiliyoruz. „F. Almanya-Türkiye ilişkilerinde neredeyiz?“ weiterlesen

Emperyalizm dişlerini gösterince

Emperyalizm dişlerini gösterince

Almanya’nın Türkiye politikaları değişiyor mu?

Son 150 yıllık Alman-Türk ilişkilerine bakıldığında değişmeyen tek noktanın Alman ve Türk egemen sınıfları arasındaki sıkı işbirliğinin olduğunu söylemek olanaklıdır. Bu öylesine sıkı bir işbirliğidir ki, ne kaybedilen savaşlar, ne faşizmin vahşeti, ne de darbeler herhangi bir soğukluğa neden olabilmiştir. Özellikle F. Alman emperyalizmi 1949’dan bu yana Türkiye egemenlerinin en önemli hamisi olmuştur. „Emperyalizm dişlerini gösterince“ weiterlesen

Erdoğan’ın doğru Katar tavrı

Erdoğan’ın doğru Katar tavrı

Bu yazı 1 Temmuz 2017 tarihli Yeni Özgür Politika ve Özgürlükçü Demokrasi gazetelerinde yayımlanmıştır.

Katar krizi, bıçakların bilendiği yeni bir döneme giriyor. Çünkü Katar’a dayatılan ve on gün içinde kabul edilmesi istenilen 13 maddelik ültimatom yenilir, yutulur cinsten değil. Uluslararası siyasette gelecek için örnek teşkil edecek bir durumla karşı karşıyayız. Buna rağmen muhalif kesimlerde »düşmanımın düşmanı dostumdur« yaklaşımıyla benzer bir girişimin »Erdoğan’ın da başına gelebileceği« beklentileri ifade ediliyor. Emperyalizmin ve bölge despotlarının politikalarını meşrulaştıran bu beklentilere itiraz etmemiz gerekiyor. „Erdoğan’ın doğru Katar tavrı“ weiterlesen

AB: Militaristleşme ve serbest ticaret birliği

AB: Militaristleşme ve serbest ticaret birliği

Bu köşe yazısı 24 Haziran 2017 tarihli Yeni Özgür Politika ve Özgürlükçü Demokrasi gazetelerinde yayımlanmıştır.

Perşembe günü Brüksel’de başlayan AB Zirvesi, F. Alman emperyalizminin Avrupa çapındaki hakim konumunu ne denli güçlendirdiğini gösteriyor. Britanya’nın AB’nden ayrılma sürecine girdiği ve Fransa’da neoliberal elit olan Macron ile »Almancı« bir başkanın seçildiği böylesi bir dönemde, başka bir gelişme olacağını beklemek, zaten pek gerçekçi olmazdı. Gerçi bir dizi AB üyesi ülkenin toplumlarında »dominant Almanya« resminden rahatsız olan geniş bir kamuoyu var, ancak iktidar ve güç ilişkileri böyle kaldığı müddetçe bir değişikliğin olması zor. „AB: Militaristleşme ve serbest ticaret birliği“ weiterlesen

Güç dengelerinde değişim mi?

Güç dengelerinde değişim mi?

NATO-AB-Türkiye ilişkilerindeki eğreti görüngülerinin arka planına bir bakış

Bu makale Politika Gazetesi’nin 43. sayısında yayımlanmıştır.

Mayıs 2017’de yapılan son NATO ve G7-Zirveleri, ABD başkanı Trump’a karşı »eski kıtada« büyük bir karşı koyuş görüngüsünü ortaya çıkardı. Burjuva medyası Trump’ı çeşitli sıfatlarla eleştirirken, adını Putin, Erdoğan veya Urban gibi, »despotik yönetici« olarak tanımlanan isimlerle aynı anda sayıyor. Özellikle Trump’un ABD’ne geri döner dönmez, uluslararası iklim antlaşmasından ayrılacağını açıklamasıyla, sadece burjuva medyası değil, Avrupa’daki reformist sol da aynı çentiğe vurmaya başladı. F. Alman şansölyesi Merkel’in zirve görüşmelerinden sonra yaptığı bir açıklamada AB’nin »bağımsız güç politikası« uygulaması gerektiğini vurgulaması, tüm Avrupa’da destek buldu. Merkel, »Avrupalılar olarak kendi kaderimizi kendi elimize almalıyız« ve »dünyada güç ilişkileri değişiyor« derken, F. Alman dışişleri bakanı Gabriel de, ABD’nin dünyanın »öncü gücü« rolünden uzaklaştığını belirtti. Aynı şekilde AB kurumlarından da benzer söylemler geliyor. Örneğin AP sosyaldemokrat grubunun başkanı, »artık AB’ndeki silahlı kuvvetlerin daha hızlı bir biçimde kaynaşmalarını sağlamak zorundayız, çünkü ABD, her ne kadar belirleyici bir partner olsa da, her konuda en önemli partner değildir artık« diyor. „Güç dengelerinde değişim mi?“ weiterlesen

CHP’nin anımsattığı Kürt düşmanlığı

CHP’nin anımsattığı Kürt düşmanlığı

Bu yazı 17 Haziran 2017 tarihli Yeni Özgür Politika ve Özgürlükçü Demokrasi gazetelerinde yayımlanmıştır.

Açık faşist diktatörlük yolundaki AKP-Saray-Rejiminin düşman ceza hukuku nihayetinde »devlet kuran partiyi« de vurdu. Şaşırtıcı değil. Zaten çoklu kriz ortamının girdabında debelenen ve »en güçlü dönemindeymiş« görüngüsü veren rejim, kurmak zorunda kaldığı koalisyonlarla son derece kırılgan bir zemin üzerinde hareket ediyor. Ayakta kalabilmek için baskıları artırmaktan başka çözümü olmayan rejim, böylelikle kendi sonunu hızlandıracak koşulları yaratıyor. „CHP’nin anımsattığı Kürt düşmanlığı“ weiterlesen

Almanya ile kontrollü gerilim

Almanya ile kontrollü gerilim

Bu yazı 10 Haziran 2017 tarihli Yeni Özgür Politika ve Özgürlükçü Demokrasi gazetelerinden yayımlanmıştır.

Nuriye ile Semih’in cezaevinde neredeyse 100. gününe giren açlık grevleri ve hakim suskunluk akla gelince, insanın yazı yazma şevki kırılıyor, isyan edesi geliyor. Ancak hücrede tek başına, bedenlerini feda ederek mücadele edenler, dışarıda herkesin görevini layıkıyla yerine getirmesini beklerler. Bilhassa özgür basın her şeye rağmen görevini eksiksiz sürdürmelidir. O nedenle sokaktan geriye kalmadan, her alanda mücadeleyi unutmadan yazmalı, bilgi ve düşünceler paylaşılmaya devam edilmelidir. Aklımızda dostlarımız, yoldaşlarımız, her an gelebilecek kötü habere hazırlıksız yakalanmama kaygısıyla devam etmeliyiz. „Almanya ile kontrollü gerilim“ weiterlesen

Bin aydın ve bir kırmızı fular…

Bin aydın ve bir kırmızı fular…

Bu yazı 3 Haziran 2017 tarihli Yeni Özgür Politika ve Özgürlükçü Demokrasi gazetelerinde yayımlanmıştır.

Söze Hasret Gültekin ile başlamak farz oldu: »Bir insan ömrünü neye vermeli / Para mı, onur mu taş dikenli yol / Ağacın köküne inmek mi yoksa / Çırpınıp duruyor, yaprak dediğin«. Kırmızı fularıyla Ayşe Deniz Karacagil ve niceleri ozanın sorusunu »ne kadar değil, nasıl yaşanmalı« diyerek yanıtladılar. Nuriye Gülmen ve Semih Özakça gibi açlığa yatanlar, Veli Saçılık gibi, kolunu da verse direnmeye devam edenler, farklı biçimde olsa da, soruya aynı yanıtı veriyorlar: Ağacın köküne inip, onurlarıyla taş dikenli yolda yaprak gibi çırpınarak… Bir başlarına olsa da… „Bin aydın ve bir kırmızı fular…“ weiterlesen

Kötülüğün hükümdarlığı

Kötülüğün hükümdarlığı

Bu yazı 27 Mayıs 2017 tarihli Yeni Özgür Politika ve Özgürlükçü Demokrasi gazetelerinde yayımlanmıştır.

İşlerini geriye kazanmak için açlık grevine giden Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın tutuklanıp, 20 yıl ceza istemiyle yargılanmaları; annelerin yerlerde sürüklenerek, tekmelenmeleri; öldürülen oğlunun cenazesi almak için açlık grevi yapan 70 yaşındaki Kemal Gün’e »kamu yerini işgal« gerekçesiyle para cezası verilmesi; İçişleri Bakanının »bunlar terörist« yaftalaması, yalanlarının yandaş medyada karikatürleştirilmesiyle insanlık onurunun ayaklar altına alınması; mafya babalarının, katillerin ödüllendirilmesi ve daha nicesi… Sıralarken bile biraz vicdanı olan insanı karabasanlara sokan bu olaylar zinciri, Türkiye’deki kötülüğün hükümdarlığını bize anlatıyor. „Kötülüğün hükümdarlığı“ weiterlesen

Sosyaldemokrasinin sefaleti

Sosyaldemokrasinin sefaleti

Bu yazı 20 Mayıs 2017 Yeni Özgür Politika ve Özgürlükçü Demokrasi gazetelerinde yayımlanmıştır.

Geçen hafta yapılan ve »küçük genel seçim« olarak nitelendirilen Kuzeyren-Vesfalya eyalet seçimleri, Martin Schulz’u aday göstererek umutlara kapılan F. Alman sosyaldemokrasisine Saarland ve Schleswig-Holstein eyalet seçimlerinin ardından üçüncü darbeyi vurdu. SPD, nüfus açısından en büyük eyalet ve önemli sanayi merkezi olan Kuzeyren-Vesfalya’da tarihinin en büyük hezimetine uğradı. Bu eyalet geleneksel olarak SPD’nin oy deposuydu, ancak seçimlerde sosyaldemokrasinin sefaletini bariz olarak ortaya çıkardı. „Sosyaldemokrasinin sefaleti“ weiterlesen

Tarihsel rövanş hazırlığı mı?

Tarihsel rövanş hazırlığı mı?

Alman emperyalizminin vurucu gücü Federal Ordunun dönüşümü üzerine

Bu yazı Politika Gazetesi’nin 42. sayısında yayımlanmıştır.

Federal Savunma Bakanı Ursula von der Leyen son haftalarda kamuoyunun gündemine oturan Federal Ordudaki Neonaziler skandalı nedeniyle hayli müşkül duruma düşüyor. Bir F. Alman subayının mülteci kılığına girip, terör eylemleri planladığını ortaya çıkmasının ardından, F. Ordu içerisinde Neonazi networklerinin olabileceği de duyulunca, skandal patlak vermişti. F. Orduda, askerî binaların duvarlarındaki militarist resimlerden, faşist Wehrmacht’ın şiddet içeren ritüellerine kadar Alman faşizminin meşum askerî geleneklerinin sürdürülüyor olması kamuoyunda şaşkınlıkla karşılandı. Öyle ya, kamuoyuna yıllarca F. Alman ordusunun bir »parlamento ordusu« olarak, demokratik kontrol altında olduğu söyleniyordu. „Tarihsel rövanş hazırlığı mı?“ weiterlesen

Egemen düzenin hastalık semptomları

Egemen düzenin hastalık semptomları

Avrupa’nın egemen sınıfları Fransa başkanlık seçimlerinin ardından rahatlamışa benziyorlar. Özellikle F. Alman emperyalizmi Emmanuel Macron’un başkan seçilmesinin uzun vadeli hedeflerine yarayacağını düşünüyor denilebilir. Ancak asıl kazançlarının, neoliberal bir yeni yetme ile faşist Marine Le Pen arasındaki tercihin öne çıkmasıyla, egemen düzene Avrupa çapında toplumsal rıza kazandırmak olduğunu söyleyebiliriz. İşte »ölümü gösterip, sıtmaya razı etmek« diye buna denir. „Egemen düzenin hastalık semptomları“ weiterlesen

Marx, Denizler ve mücadele

Marx, Denizler ve mücadele

6 Mayıs 2017 tarihli Yeni Özgür Politika ve Özgürlükçü Demokrasi gazetelerinde yayımlanmıştır.

Marx’ın analizlerine dayanarak, günümüz burjuva partilerinin – ki, ismiyle hiç bir bağlantısı kalmamış olan sosyaldemokrasiyi de bunlar arasında sayıyoruz – temel görevlerinden birisinin, kapitalist vahşetin sivriliklerini törpüleyerek tekelci burjuvazinin sınıf tahakkümüne toplumsal rıza kazandırmak olduğunu söyleyebiliriz. Elbette kapitalizmin sivriliklerinin törpülenmesi, alttan yukarıya toplumsal direnç ve kararlı sınıf mücadelesi olmadığı müddetçe, »mış gibi« olmaktan ileri gitmiyor. „Marx, Denizler ve mücadele“ weiterlesen

Referandum sonrası Avrupa’daki görevlerimiz

Referandum sonrası Avrupa’daki görevlerimiz

Bu köşe yazısı 29 Nisan 2017 tarihli Yeni Özgür Politika ve Özgürlükçü Demokrasi gazetelerinde yayımlanmıştır.

Gayrimeşru referandum sonuçları Avrupa’daki yaşamımızı önümüzdeki yıllarda belirlemeye devam edecek. AKP-SARAY-Diktatörlüğünü 12 Eylül 1980 rejimine benzetmek, pek yanlış olmayacaktır – ama önemli bir farkla: ülkenin en az yarısı diktatörlüğe »Hayır« demiştir. Buna rağmen rehavete kapılmak, AB ile sorunlar yaşanıyor görüngüsüne aldanıp, »Batı’dan çözüm« beklemek büyük bir zaaf olacaktır. Saray kliğinin ve temsil ettikleri sınıfların ülkeyi açık faşist diktatörlüğe taşıma olasılığını da içeren bir sürece soktuğunu tespit etmek durumundayız. „Referandum sonrası Avrupa’daki görevlerimiz“ weiterlesen

Anayasa referandumu ve Avrupa

Anayasa referandumu ve Avrupa

Bu makale Politika Gazetesinin 41. sayısında yayımlanmıştır.

AKP rejiminin dayattığı anayasa referandumu sadece Türkiye’de değil, Avrupa kamuoyunda da gerek kampanya süreci, gerekse de YSK hilesi ile elde edilen sonuçları itibariyle antidemokratik ve gayrimeşru olarak görülüyor. Burjuva medyası, en muhafazakâr gazeteler bile, oylama esnasında yapılan hilelerden, antidemokratik uygulamalarından ve Türkiye’de »diktatörlük inşasının tamamlandığından« bahseden haber ve yorumları yayınlıyor, sayfalarını – solundan sağına – burjuva partilerinin temsilcilerinin Erdoğan’a yönelik eleştirilerine ve bunların kendi hükümetlerine yönelttikleri taleplere açıyor. Kimi liberal yorumcu »Sultanlığını ilân eden Erdoğan’ın yönettiği bir Türkiye AB’ne üye yapılmamalıdır« görüşünü savunurken, muhafazakâr yorumcular, »diktatörlük olsa dahi« Türkiye ile olan diyaloğun devam ettirilmesi gerektiğinde ısrar ediyorlar. „Anayasa referandumu ve Avrupa“ weiterlesen

»Almancılara« şaşıranlara şaşırmayın…

»Almancılara« şaşıranlara şaşırmayın…

Bu köşe yazısı 22 Nisan 2017 tarihli Yeni Özgür Politika ve Özgürlükçü Demokrasi gazetelerinde yayımlanmıştır.

Burjuva medyasının ve politikacılarının Almancıların verdikleri »Evet« oylarının çokluğuna şaşırmalarına şaşıranlara şaşırmamak gerekiyor. Burjuva medyası ve politikacılarının şaşırdıkları falan yok. Aksine her şeyin tam bilincinde görevlerinin gereğini yapıyorlar. Yani iç politikada malzeme olarak kullanıyorlar. Buna karşın ırkçı söylemlerin tetiklemesiyle koruma refleksini gösteren göçmen kökenli liberallerimizin şaşırmaları sahici. Küçük burjuva uzmanlarımızın ufku burjuva medyasıyla sınırlı olduğundan, dar bakış açısından kurtulamıyorlar. O nedenle şaşkınlıklarına şaşırmamak gerekiyor. „»Almancılara« şaşıranlara şaşırmayın…“ weiterlesen