Almanya: Seçimler yaklaşırken…

Almanya: Seçimler yaklaşırken…

29 Ağustos 2021

Almanya’da 26 Eylül’de yapılacak olan Federal Parlamento Seçimleri sahiden köklü bir değişime, kimilerinin umduğu gibi, bir “sol” hükümetin işbaşına gelmesine yol açacak mı? Salt anketlere ve yapılan seçim tahminlerine bakarak soruyu yanıtlamak mümkün değil. Her ne kadar anketlerde SPD önde gidiyor olsa da, SPD adayı Olaf Scholz’un Şansölye seçilebilmesi için koşullar pek uygun görünmüyor. Önümüzdeki haftalarda seçimleri irdelemeye devam edeceğiz, ama bu sefer müsaadenizle biz de biraz “falcılık” yapalım.

„Almanya: Seçimler yaklaşırken…“ weiterlesen

Devlet aklının zehirlediği sol

Devlet aklının zehirlediği sol

23 Mayıs 2021

Ne zaman Filistin Sorunu ve İsrail devletinin Apartheid politikaları ülke gündemini belirlese, o zaman Almanya’nın emperyalist devlet aklının reformist solun kılcal damarlarına dek nasıl sızdığı ve ruhunu ne denli zehirlediği ortaya çıkıyor. Zaten devrime olan inancını çoktan yitirmiş ve enternasyonalizmi muğlak bir »insan hakları« söylemine indirgemiş olan reformist sol Almanya’nın ikinci sosyal demokrat partisi olma yolunda ilerliyordu. Savaş karşıtı programı ve üyeleri arasında radikal solcuların da olması, partinin sağa kaymasına engel olacağını düşündürüyordu. Ancak son gelişmeler partinin devlet aklına teslim olduğunu kanıtladı.

„Devlet aklının zehirlediği sol“ weiterlesen

Yalpalayaraktan gider iken…

Yalpalayaraktan gider iken…

4 Nisan 2021

Sol liberal cenahta reformist adımlar savunulurken genellikle, »henüz sistem sorusunu soracak bir güç yok, kapitalizm koşulları altında da iyileşmeler yapılabilir« gerekçesi getirilir. Doğru, verili koşullar altında, ama toplumsal mücadeleler sonucunda »sistem« içi iyileştirmeler gerçekleştirilebilir. Tarihin de kanıtladığı gibi, egemen sınıflar yükselen işçi direnişleri ve güçlenen toplumsal hareketler karşısında taviz vermek zorunda kalırlar. Ancak tavizlerin ardında yatan asıl neden, sistem sorusunun ifade edilmesi kaygısıdır.

„Yalpalayaraktan gider iken…“ weiterlesen

HDP ve Avrupa’nın derin kaygıları (!)

HDP ve Avrupa’nın derin kaygıları (!)

21 Mart 2021

AKP-Saray Rejiminin çekmecesinden çıkardığı topyekûn saldırı planının adım adım uygulandığı ve bu saldırıların giderek sertleşerek devam edeceği belli olunca, Avrupalı partnerlerinin »derin kaygılarını« ifade etmeleri zorunlu oldu – elbette her zaman olduğu gibi timsah gözyaşları dökerek. Berlin-Brüksel-Strasburg üçgeninden gelen açıklamaların adresi, kimi çevrelerin zannettiği gibi AKP-Saray Rejimi değil, tepkileri yumuşatılması gereken muhalif kesimler ve kamuoyudur.

„HDP ve Avrupa’nın derin kaygıları (!)“ weiterlesen

Rosa Luxemburg ve Alman Solu

Rosa Luxemburg ve Alman Solu

7 Mart 2021

Bilindiği gibi 5 Mart 2021’de komünist hareketin tanınmış isimlerinden Rosa Luxemburg’un 150’nci doğum günü kutlandı. Rosa Luxemburg dünya çapında tanınmasına ve dünya sokaklarında, sayısız mücadele alanlarında fotoğrafı en önde taşınmasına rağmen, aynı Che Guevara gibi ikon muamelesine tabi tutularak haksızlığa maruz bırakılmıştır. Halbuki Rosa Luxemburg, Lenin’in, tüm eleştirilerine karşın, »Alman sosyal demokrasisinin tavuklarının« ulaşamayacağı yükseklerde uçan »bir kartaldı ve kartal kalacak« diyerek yücelttiği bir devrimciydi.

„Rosa Luxemburg ve Alman Solu“ weiterlesen

Almanya’nın nükleer sevicileri

Almanya’nın nükleer sevicileri

31 Ocak 2021

Emperyalist güçler arasında Alman burjuvazisinin en rafine egemen sınıf olduğunu defalarca vurgulamıştık. Gene de kamuoyu görüşünü manipüle etmedeki ve halkın ezici çoğunluğunun çıkarlarına ters düşen politikalar için toplumsal rıza üretmedeki ustalığına tanık olduğumuzda her defasında şaşırmamak elden gelmiyor. Bu ustalığı militarist politikalar konusunda yine görüyoruz. Barış hareketinin ve SSCB’nin »barış içinde yan yana yaşama« politikasının etkisiyle savaş sonrası Alman toplumunda kökleşmiş olan nükleer silah ve savaş karşıtlığı Alman egemenlerini her zaman rahatsız ediyordu. Toplumda yerleşik olan bu karşıtlığı demonte etmek için uygulanan uzun vadeli stratejiler artık meyve vermeye başladı.

„Almanya’nın nükleer sevicileri“ weiterlesen

Sermaye hizmetinde 75 yıl

Sermaye hizmetinde 75 yıl

28 Haziran 2020

Eğer emperyalist ülkelerin tekelci burjuvazileri arasında en rafine ve en saldırgan olanı Alman tekelci burjuvazisiyse, siyasî temsilcileri arasındaki amiral gemisi Alman Hıristiyan Demokrat Birlik partisi CDU’dur. CDU, Almanya Federal Cumhuriyeti AFC’nin kurulduğu ilk günden bu yana, sadece Bavyera’da örgütlü olan Hıristiyan Sosyal Birlik partisi CSU ile birlikte Alman emperyalizminin politikalarını belirleyen en önemli siyasî güçtür. O nedenle 26 Haziran’da 75’inci kuruluş yıldönümünü kutlayan CDU’nun tarihine kısa bir bakış fırlatmak yerinde olacak.

„Sermaye hizmetinde 75 yıl“ weiterlesen

Fırsatlar dönemi – ama kimin için?

Fırsatlar dönemi – ama kimin için?

5 Nisan 2020

Alman ARD televizyonunun yaptırdığı bir anket, Alman toplumunun büyük bir çoğunluğunun hükümetten son derece hoşnut kaldığını gösteriyor. Ankete katılanların yüzde 63’ü Merkel Kabinesinin çalışmalarına iyi veya çok iyi notunu verirken, kriz yönetiminden hoşnut kalanların oranı yüzde 72’yi geçiyor. Artan bu hoşnutluk ise, sadece muhafazakârların işine yarıyor: Koalisyon ortağı SPD yüzde 16 ile güncel oy oranını sadece sabit tutabilirken, CDU/CSU’nun oranı yüzde yedi artarak yüzde 34’e ulaşıyor. Buna karşın, ırkçı-faşist AfD de dahil olmak üzere, tüm muhalefet partileri puan kaybediyor.

„Fırsatlar dönemi – ama kimin için?“ weiterlesen

Zombileşen Sosyal Demokrasi

Zombileşen Sosyal Demokrasi

Bu köşe yazısı 9 Ocak 2019 tarihli Yeni Yaşam gazetesinde yayımlanmıştır.

Kimi dini efsanelerde kafası kesilen, ama bunun farkında olmadığından kılıç sallamaya devam eden kahramanlardan bahsedilir. Kahramanımızın »kelle koltukta« haklı davası için savaşmaya devam ettiği anlatılır hep. Popüler kültürde, ki bolca sinema filmi ve televizyon dizisinde gördüğümüz gibi, böylesi efsanevî kahramanların yerini »yaşayan ölüler« veya daha yaygın tanımıyla »Zombiler« almıştır. Zombiler efsanevî kahramanların aksine yaşayan her şeye düşmandırlar, dahası ısırdıkları her canlıyı zombileştirirler. Filmlerdeki yalın kurgu bundan ibarettir. „Zombileşen Sosyal Demokrasi“ weiterlesen

Tarihinden ders almayanın sonu…

Tarihinden ders almayanın sonu…

Bu köşe yazısı 20 Ekim 2018 tarihli Yeni Özgür Politika gazetesinde yayımlanmıştır.

Geçen Pazar günü Bavyera’da yapılan eyalet Parlamentosu Seçiminin sonuçları, daha uzun süre siyaset arenasını meşgul edecektir derken, sermaye temsilcilerinin »sonuçlardan memnunuz« açıklamasını yapmalarıyla, birden bire burjuva medyasının manşetlerinden kayboluverdi. Haftaya, yani 28 Ekim’de Hessen’de yapılacak Eyalet Parlamentosu Seçiminde oy kaybı yaşamak istemeyen burjuva partileri de tartışmalara – görünürde – ara verdiler. „Tarihinden ders almayanın sonu…“ weiterlesen

Sosyal demokrasinin bitmeyen sefaleti

Sosyal demokrasinin bitmeyen sefaleti

Bu köşe yazısı 17 Ekim 2018 tarihli Yeni Yaşam gazetesinde yayımlanmıştır.

Almanya’da eyalet parlamentosu seçimleri genellikle Federal Hükümet için önemli bir kamuoyu yoklaması anlamını taşırlar. Duruma göre de, bilhassa Bavyera gibi zengin bir eyalet söz konusuysa, ülke çapında siyaseti sarsacak depremlere yol açabilirler. Nitekim geçen Pazar günü yapılan Bavyera Eyalet Parlamentosu Seçimleri sonuçları itibariyle hem Merkel hükümetini darbeledi, hem de Almanya’daki yönetim krizinin derinliğini bir kez daha açığa çıkardı. Aynı zamanda da Alman Sosyal Demokrasisinin sefaletinin bitmeyen bir hikâye olduğunu kanıtladı. „Sosyal demokrasinin bitmeyen sefaleti“ weiterlesen

»Devlet partisinde siyasî kaza«

»Devlet partisinde siyasî kaza«

Bu köşe yazısı 29 Eylül 2018 tarihli Yeni Özgür Politika gazetesinde yayımlanmıştır.

Hıristiyan Demokrat Birlik partisi CDU’nun Federal Meclis Grubu başkanlığına, bu görevi yıllardır yürüten ve Merkel’in sağ kolu olarak anılan Volker Kauder yerine, yardımcısı Ralph Brinkhaus’un seçilmesi – hem de 7 oy farkla –, Merkel’in yenilgisi olarak değerlendiriliyor. Muhalefet partileri bunu fırsat görüp, »Merkel güvenoyuna gitmelidir« taleplerini yükseltirlerken, sermayenin amiral gemisi FAZ gazetesi olayın vahametinin üstünü örtmeye çalışıyor: »Devlet partisinde siyasî kaza«. Sahiden bir kaza mı oldu, seçilmemesi Kauder’in »diktatörce yönetiminin« bir sonucu mu, yoksa Merkel’in ordularını bir arada tutan en önemli yardımcısının kendi partisinin güvenini kaybetmesinin ardında daha derin bir anlam mı yatıyor? „»Devlet partisinde siyasî kaza«“ weiterlesen

»Siyaseten tehlikeli türbülanslar…«

»Siyaseten tehlikeli türbülanslar…«

Bu köşe yazısı 22 Ağustos 2018 tarihli Yeni Yaşam gazetesinde yayımlanmıştır.

Almanya sermayesinin »Avrupacı« fraksiyonlarının siyasî temsilcilerinden birisi hâline gelen SPD’nin genel başkanı Andrea Nahles de nihâyet oyuna girdi ve »Almanya’nın Türkiye’ye yardım etmesi gerektiğini« savundu. »Türkiye’nin ekonomik açıdan istikrarlı kalması ve döviz türbülanslarının sınırlandırılması, hepimizin çıkarınadır« diyen Nahles, böylelikle ABD ile aynı rotayı izlemek isteyen »transatlantikçi« sermaye fraksiyonlarına karşı pozisyon aldı. Almanya’daki reformist sol ise Nahles’i eleştirerek, »despotlarla işbirliği yapılmaz« söylemini yineledi. „»Siyaseten tehlikeli türbülanslar…«“ weiterlesen

Meşruiyet krizi ve sonuçları

Meşruiyet krizi ve sonuçları

Almanya örneğinde emperyalist güçlerin egemen bloklarındaki çelişkiler üzerine

Burjuva medyası, marksist ekonomistlerin uzun zamandır dikkat çektikleri ve derinleştiğini söyledikleri sermaye birikim krizini teyit ediyor, alarm zillerini çalıyor. Birikim krizi, özellikle hâlâ devam etmekte olan 2007 krizi, sadece eşik ülkelerini değil, emperyalist ülkeleri de cenderede tutmaktadır. Emperyalist-kapitalist dünya düzeni süreğen bir yapısal birikim fazlası krizinin yükleri altında debelenirken, emperyalizmin merkez ülkelerindeki iktidar yapıları meşruiyet krizi ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Emperyalist merkezlerde burjuva demokratik kurumlarının işliyor olması, parlamenter sistemin çok partili yapısı ve hâlen periyodik seçimlerin yapılması, meşruiyet krizini hafifletmiyor, aksine seçmeni siyasî karar alma merkezlerinin oluşmasından giderek uzaklaştırdığını göstermesi nedeniyle daha derinleştiriyor. Bu durum hem merkezî kapitalist devletlerin egemen bloğu içerisinde, hem de emperyalist güçler arasında çıkar çatışmalarını ve çelişkileri körüklüyor. „Meşruiyet krizi ve sonuçları“ weiterlesen

İllüzyonlar ve toplumsal gerçekler

İllüzyonlar ve toplumsal gerçekler

Bu köşe yazısı 13 Ocak 2018 tarihli Yeni Özgür Politika ve Özgürlükçü Demokrasi gazetelerinde yayımlanmıştır.

Almanya’da hükümet görüşmeleri henüz sadece sondaj aşamasındayken, Sol Parti Eşbaşkanı Bernd Riexinger SPD’ye »Büyük Koalisyon oluşturulamazsa, SPD bizimle hükümet kurabilir« çağrısını yaptı. Tek koşulu, »SPD’nin inandırıcı biçimde tekrar sosyal demokrat pozisyonları savunması«. Riexinger’in bu çıkışını Oskar Lafontaine’in »içinde SPD’li, Yeşil ve Sol Partililerin olacağı bir sol kitle hareketi oluşturulmalı« fikrini ortaya attığı günlerde yapması, Almanya reformist solunun tarihindeki yeni bir ayrışma ile karşı karşıya olduğuna işaret ediyor. Ama değinmek istediğimiz konu bu değil. „İllüzyonlar ve toplumsal gerçekler“ weiterlesen

Kapitalist Birlik Partisi!

Kapitalist Birlik Partisi!

Bu köşe yazısı 6 Ocak 2018 tarihli Yeni Özgür Politika ve Özgürlükçü Demokrasi gazetelerinde yayımlanmıştır.

Yeni yıl egemenler açısından hiç de iyi başlamadı. Emperyalist-kapitalist dünya düzeninin, özellikle 2007 küresel krizinden bu yana daha çok battığı çoklu kriz ortamı, kapitalizmin merkez ülkelerinde dahi burjuva demokrasilerinin ancak içi daha çok boşaltılarak sürdürülmesine izin veriyor. Egemen sınıflar, tılsımını kaybeden neoliberalizme karşı yükselen toplumsal direnç mekanizmalarını ancak sosyal şovenliğe kanalize ederek zararsız hâle getirebiliyorlar. Emperyalist ülkelerdeki tekelci burjuvazi, ABD’nde olduğu gibi, kâh bizzat siyaset sahnesine inerek, kâh ırkçı ve sosyal şoven hareketlerin sokaktan uyguladıkları baskıyı kullanarak burjuva demokrasilerini »demokratörlüklere« dönüştürüyor. „Kapitalist Birlik Partisi!“ weiterlesen

Alman burjuvazisinin yönetim krizi

Alman burjuvazisinin yönetim krizi

Bu köşe yazısı 25 Kasım 2017 tarihli Yeni Özgür Politika ve Özgürlükçü Demokrasi gazetelerinde yayımlanmıştır.

Federal Parlamento seçimlerinden bu yana geçen iki aylık süreç içerisinde hâlâ bir hükümetin kurulamamış olması, Avrupa’yı kapsayan çoklu kriz ortamının Almanya’daki yönetim kriziyle zenginleştiğini gösteriyor. Aslına bakılırsa bu yılın eyalet ve Federal Parlamento seçimleri Alman tekelci burjuvazisinin ciddî bir yönetim kriziyle karşı karşıya kalacağına işaret etmekteydi. Şaşırtıcı bir gelişme değil nitekim. Ancak buradan Avrupa’nın merkezî gücü olan Alman emperyalizminin istikrarsızlık dönemine gireceği sonucu çıkartılmamalı. Aksine, toplumsal rızanın yaratılmasının kolaylaşması daha olası. „Alman burjuvazisinin yönetim krizi“ weiterlesen

Berlin Cumhuriyeti sağa kaymaya devam ediyor

Berlin Cumhuriyeti sağa kaymaya devam ediyor

Federal Parlamento seçim sonuçlarının gösterdikleri üzerine

Bu makale 27 Eylül 2017 tarihli Yeni Özgür Politika gazetesinde yayımlanmıştır.

2017 Federal Parlamento seçimleri, seçim sonucu çok önceden belli olan ender seçimlerden birisi olarak tarihe geçecek gibi gözüküyor: Konrad Adenauer ve Helmut Kohl’ün ardından üç dönemden fazla Şansölyelik yapacak olan kişi belliydi. Angela Merkel, ki seçim kampanyası boyunca bu gerçeğin getirdiği rahatlıkla hareket etti, en az iki yıl daha Şansölyeliğe devam edecek. En az iki yıl,çünkü şu anda tek alternatif olarak görülen ve »Jamaika-Koalisyonu« olarak adlandırılan CDU/CSU, FDP ve Yeşiller hükümeti, doğumuyla birlikte bazı genetik rahatsızlıklarla boğuşacak. FDP ve Yeşiller hükümet ortağı olabilmek için her türlü taklayı atmaya hazırlanırlarken, kardeş partiler CDU ve CSU arasında »muhafazakârlık« sürtüşmeleri söz konusu olacağa benziyor. Seçimlerin bir diğer belli olan sonucu, yani ırkçı AfD’nin iki haneli bir oy oranıyla parlamentoya gireceği varsayımı da teyit edildi. Böylece F. Parlamentoda CDU, CSU, SPD, FDP, Die Linke, Yeşiller ve AfD ile yedi parti ve altı meclis grubu temsil edilecek. Ancak 2017 seçimlerini hakkıyla analiz edebilmek için parti sayısı, seçmen oranları ve oy dağılımın ötesindeki bazı sonuçlarını irdelemek gerekiyor. „Berlin Cumhuriyeti sağa kaymaya devam ediyor“ weiterlesen

Demokrasi eşittir demokrasi mi?

Demokrasi eşittir demokrasi mi?

Bu köşe yazısı 23 Eylül 2017 tarihli Yeni Özgür Politika ve Özgürlükçü Demokrasi gazetelerinde yayımlanmıştır.

Yarın Federal Parlamento seçimleri yapılacak. Anketler F. Alman parlamentosunda, CDU/CSU, SPD, Sol Parti, Yeşiller, FDP ve büyük olasılıkla ırkçı AfD ile yedi partinin temsil edileceğine işaret ediyorlar. Irkçı AfD’nin parlamentonun üçüncü büyük meclis grubu olması ihtimali, liberalinden muhafazakârına, hatta reformist soluna kadar her cepheyi kaygılandırıyor. »Demokrasi zarar görecek«, »parlamentoda Naziler temsil edilecek« tartışmaları burjuva medyasının sayfalarını süslüyor. Ancak bu tartışmalarda dikkate alınmayan husus, burjuva demokrasisinin gerçekten »demokrasi« olup olmadığıdır. Yani, sahiden demokrasi eşittir demokrasi mi? Gelin bu soruya bir kaç örnekle yanıt arayalım. „Demokrasi eşittir demokrasi mi?“ weiterlesen