Boyun eğdiremediklerinize dair…

Boyun eğdiremediklerinize dair…

24 Temmuz 2022

Bugün okura bir devrimciden, Almanya’da sürgünde yaşamak zorunda bırakılan ölüm orucu gazisi Ganime Gülmez’den bahsetmek istiyorum. Yanlış anlaşılmasın, “bedeniyle konuşmaktan başka çaresi” olmadığından Wernicke Korsakoff hastalığına yakalanıp, Avrupa’da sürgünde 19 yıl boyunca Alman devletinin kriminalize ettiği Ganime Gülmez’i bir “mağdur” olarak görmüyorum. Tam aksine, tüm kısıtlamalara, hatta tedavi edilme hakkından mahrum bırakılmasına rağmen, yaşama ve direnme ısrarından vazgeçmeden farklı alanlarda mücadele eden bu devrimci kadına büyük saygım var. Avrupa’daki çok sayıdaki siyasi sürgüne örnek olarak aldığım ve tek başına, kimseden yardım istemeden, kendi deyimiyle “onurumla ayakta duruyorum” diyen Ganime Gülmez’den bahsetmek isteyişimin nedeni, Alman devletinin gerçek yüzünü ifşa etmek ve bu ülkedeki yerli-göçmen devrimcilerin başına gelebileceklere dikkat çekmektir.

„Boyun eğdiremediklerinize dair…“ weiterlesen

HDP ve Avrupa’nın derin kaygıları (!)

HDP ve Avrupa’nın derin kaygıları (!)

21 Mart 2021

AKP-Saray Rejiminin çekmecesinden çıkardığı topyekûn saldırı planının adım adım uygulandığı ve bu saldırıların giderek sertleşerek devam edeceği belli olunca, Avrupalı partnerlerinin »derin kaygılarını« ifade etmeleri zorunlu oldu – elbette her zaman olduğu gibi timsah gözyaşları dökerek. Berlin-Brüksel-Strasburg üçgeninden gelen açıklamaların adresi, kimi çevrelerin zannettiği gibi AKP-Saray Rejimi değil, tepkileri yumuşatılması gereken muhalif kesimler ve kamuoyudur.

„HDP ve Avrupa’nın derin kaygıları (!)“ weiterlesen

»Beyaz İşkence«

»Beyaz İşkence«

Bu köşe yazısı 16 Ocak 2019 tarihli Yeni Yaşam gazetesinde yayımlanmıştır.

Kapsamlı bilimsel araştırmaların konusu olan tecrit ya da izolasyon hapsi, ki literatürde »Beyaz İşkence biçimi« olarak da yer alıyor, sadece bir cezalandırma biçimi değildir. Tecrit, kamuoyunda ele alınış şekli ve gösterilen tepki biçimleriyle de, söz konusu olan ülkedeki toplumsal yozlaşmanın ve entelektüel sefaletin derecesi hakkında da bilgi vermektedir. Varlığı aynı zamanda »demokratik hukuk devleti« tanımının içi boş bir safsata olduğunu kanıtlayan tecrit, tecrit uygulanan kişinin »suçundan« bağımsız herkesi ilgilendirmektedir.

„»Beyaz İşkence«“ weiterlesen

Açlık! Grev! Kurtuluş?

Açlık! Grev! Kurtuluş?

Bu köşe yazısı 5 Ocak 2019 tarihli Yeni Özgür Politika gazetesinde yayımlanmıştır.

Hiç açlık çektiniz mi? Öyle bir kaç saat falan değil, günlerce, hatta haftalarca, hem de kendi kararınızla? Perhizden bahsetmiyoruz elbet. Bir yerlerde okumuş olmalısınızdır; dördüncü günden itibaren zehirli metabolizma unsurlarının kanda toplanmaya başladığını, onuncu günden itibaren hücrelerin yenilenemeden öldüklerini, ikinci haftanın sonunda dekompensasyon sürecinin başladığını, ellinci günden itibaren kalıcı hasarların oluştuğunu ve ölüm tehlikesinin baş gösterdiğini… „Açlık! Grev! Kurtuluş?“ weiterlesen

Kriminalizasyonun yıl dönümü

Kriminalizasyonun yıl dönümü

Bu köşe yazısı 28 Kasım 2018 tarihli Yeni Yaşam gazetesinde yayımlanmıştır.

Bundan 25 yıl önce, 26 Kasım 1993’de Federal İçişleri Bakanlığı tarafından »Kürdistan İşçi Partisi (PKK) ve ardıl örgütlere yönelik dernekleşme ve faaliyet yasağı« getirilmişti. Demokratik hak ve özgürlüklere karşı sert tutumuyla tanınan ve »Almanya’nın Kara Şerifi« olarak anılan CDU’lu Manfred Kanther yasağı Almanya’nın »iç güvenliğine yönelik tehdit« gerekçesiyle savunmuştu. Daha sonra hükümet Alman Ceza Yasasının »terör maddesi« olarak kabul edilen 129’uncu maddesini değiştirerek, »iç ve dış terör örgütleri« tanımlarını kullanmaya başladı. „Kriminalizasyonun yıl dönümü“ weiterlesen

Demokratik Konfederalizm – Daha iyi bir sosyalizm mi?

Demokratik Konfederalizm – Daha iyi bir sosyalizm mi?

Abdullah Öcalan’ın tezlerine devrimci-eleştirel bir katkı denemesi

Türkiyeli komünistlerin Kürt Özgürlük Hareketi (KÖH) ile ilişkileri ilkesel olmak zorundadır, konjonktürel değil. Bu çerçevede Kürt halkının özgürlük mücadelesiyle dayanışma, komünist olmanın “olmazsa olmaz” koşullarından birisidir. Nihayetinde, milliyetler sorununun demokratik çözümünün sadece Türkiye’de değil, tüm Ortadoğu’da sosyalizm mücadelesi için daha iyi koşullar yaratacağının ve bu mücadeleye ivme katacağının bilincinde olan komünistler açısından Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkını önkoşulsuz tanımak, KÖH’nin siyaseti, ideolojisi ve pratiğini eleştirel biçimde ele almanın temel şartıdır. „Demokratik Konfederalizm – Daha iyi bir sosyalizm mi?“ weiterlesen