Avrupa kalesinin duvarları yükseltilirken

11 Haziran 2023

Lüksemburg’da gerçekleştirilen AB İçişleri Bakanları Zirvesi beklenildiği gibi Avrupa’nın etrafına ördüğü gerçek ve görünmez duvarları yükselten kararları aldı. Zaten mülteciliğe itilen insanların son derece zor koşullar altına aşabildiği bu duvarlar artık aşılamaz duruma geldi. Dahası mülteci başvurusu yapmak dahi toplama kamplarına tıkılmak için yeterli olacak. Ancak her mülteci için geçerli olan kurallar Ukraynalı mülteciler için geçerli sayılmayacak. Ne de olsa “kahraman Ukraynalılar Batı için savaşıyorlar”. Avrupa kamuoyundan yükselen itirazlar ise son derece cılız ve kararların geri alınmasını sağlayabilecek güçte değil. Yeşiller partisinin tabanından yapılan “sert” itirazların kısa zamanda “ama hükümette daha iyi şeyler yapabiliriz” gerekçesiyle sönümleneceğini şimdiden öngörebiliriz.

„Avrupa kalesinin duvarları yükseltilirken“ weiterlesen

Hibrid savaş ilânı

Hibrid savaş ilânı

14 Kasım 2021

Belarus-Polonya sınırındaki mülteci dramı sadece Avrupa’nın korku toplumlarının kayıtsızlığını ve AB’nin güya insani değerlerinin laf salatasından ibaret olduğunu ifşa etmekle kalmıyor, aynı zamanda emperyalist güçlerin ilân ettikleri hibrid savaşın işaretlerini de veriyor. Mülteci dramı ve sorumluları hakkında M. Ender Öndeş’in Yeni Yaşam Gazetesindeki yazısı hislerimize tercüman olmuş. Ender’in yazısını okumanızı salık vererek, düşüncelerimizi açmaya devam edelim.

„Hibrid savaş ilânı“ weiterlesen

Mültecilik üzerine

Mültecilik üzerine

»Hem enternasyonalist olup hem de böylesi kısıtlamaları savunabilecek hiç kimsenin olmadığını düşünüyoruz.

W.I. Lenin, »Sosyalist Propaganda Ligi« Sekreterine yazdığı mektupta, 1915, Eserleri (Alm.) Cilt 21, S. 435

Immanuel Wallerstein’in insanlık tarihinin »Bitmeyen hikâyesi« diye tanımladığı mültecilik ve göç, günümüzün emperyalist-kapitalist dünya düzeninin ürettiği devasa meydan okumalardan birisi olarak genel anlamıyla solun, ama bilhassa komünistlerin ve devrimcilerin önüne önemli görevler koyuyor. Ancak görüldüğü kadarıyla Avrupa’nın reformist toplumsal ve siyasi solu başta olmak üzere, komünist ve devrimci partileri »mültecilik sorunu« ve mülteciliğin içerdiği tüm sosyal sorunlar karşısında baygınlık geçiriyor. 1989/1990 karşı devriminden sonra şiddeti artarak devam eden neoliberal saldırıların yol açtığı yıkımla korku toplumuna dönüşen Avrupa burjuva toplumlarında mültecilere ve göçmenlere yönelik ırkçı-milliyetçi-faşizan yaklaşımların yaygınlaşması ve savaş sonrası üzerinde mutabakata varılmış olan burjuva demokratik değerlerinin atomize edilmesi karşısında debelenen Avrupa solu, mülteciliğe ve emek göçüne yol açan temel koşulları yeterince sorgulamadan, bunların yarattığı sorunların çözümünü, bu koşulları yaratan egemen siyasetten talep ettiği »insani tedbirlerde« arıyor.

„Mültecilik üzerine“ weiterlesen

Yeni mülteci antlaşmasına doğru…

Yeni mülteci antlaşmasına doğru…

8 Mart 2020

Sınır sosyolojisi ve antropolojisi çalışmalarıyla tanıdığımız Neşe Özgen hocamıza, haddimizi aşarak ufak bir itirazda bulunacağız. Neşe hoca Türkiye yönetiminin mülteci politikasındaki son adımlarına atıfla, »AKP mülteci kanı üzerinden bir atımlık barutunu da harcadı« tespitini yapmış. Mültecilerin AB sınırına yığdırılmalarına Brüksel ve Berlin’den verilen tepkiye bakarak, »bir atımlık barut« tespitine katılmadığımızı, aksine Türk hükümetinin mülteci kartıyla kendi açısından başarılı bir hamle yaptığını düşündüğümüzü belirtmeliyiz.

„Yeni mülteci antlaşmasına doğru…“ weiterlesen

Meşruiyet krizi ve sonuçları

Meşruiyet krizi ve sonuçları

Almanya örneğinde emperyalist güçlerin egemen bloklarındaki çelişkiler üzerine

Burjuva medyası, marksist ekonomistlerin uzun zamandır dikkat çektikleri ve derinleştiğini söyledikleri sermaye birikim krizini teyit ediyor, alarm zillerini çalıyor. Birikim krizi, özellikle hâlâ devam etmekte olan 2007 krizi, sadece eşik ülkelerini değil, emperyalist ülkeleri de cenderede tutmaktadır. Emperyalist-kapitalist dünya düzeni süreğen bir yapısal birikim fazlası krizinin yükleri altında debelenirken, emperyalizmin merkez ülkelerindeki iktidar yapıları meşruiyet krizi ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Emperyalist merkezlerde burjuva demokratik kurumlarının işliyor olması, parlamenter sistemin çok partili yapısı ve hâlen periyodik seçimlerin yapılması, meşruiyet krizini hafifletmiyor, aksine seçmeni siyasî karar alma merkezlerinin oluşmasından giderek uzaklaştırdığını göstermesi nedeniyle daha derinleştiriyor. Bu durum hem merkezî kapitalist devletlerin egemen bloğu içerisinde, hem de emperyalist güçler arasında çıkar çatışmalarını ve çelişkileri körüklüyor. „Meşruiyet krizi ve sonuçları“ weiterlesen