Sol muhafazakârlık?…

29 Ekim 2023

Almanya reformist solunda nicedir beklenen bölünme tanınmış siyasetçi Sarah Wagenknecht’in hafta başında yaptığı basın toplantısıyla gerçekleştirildi. “Sarah Wagenknecht İttifakı – Akıl ve Adalet İçin” adında bir dernek kurduklarını açıklayan Wagenknecht ve destekçileri, Sol Parti’den istifa ettiklerini, milletvekili kalmaya devam edeceklerini ve Avrupa Parlamentosu Seçimlerine katılmak için 2024 Ocak’ında yeni bir parti kuracaklarını ilân ettiler. Doğal olarak bu bölünme sonucunda Sol Parti Meclis Grubu fraksiyon statüsünü, dolayısıyla bütçe desteğini ve parlamenter haklarının büyük bir kesimini kaybedecek.

„Sol muhafazakârlık?…“ weiterlesen

Almanya’nın baş ağrıları

17 Eylül 2023

Alman Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock geçen Salı günü ABD’ne giderek hafta içinde ve sonunda çeşitli görüşmeler gerçekleştirdi. Ama sadece Baerbock değil, eski Alman diplomatları ile sermaye temsilcileri de ABD’nde çeşitli görüşmelerde bulundular, bulunuyorlar. Gerek Cumhuriyetçiler gerekse de Demokratlar ile yapılan görüşmelerin ana konusu – her ne kadar kamuoyuna açıklanmamış olsa da – Başkan Joe Biden ve sonrasında yapılacak ABD Başkanlık Seçimleri. Ki seçimler görüldüğü kadarıyla Alman emperyalizminin başını hayli ağrıtıyor.

„Almanya’nın baş ağrıları“ weiterlesen

Eylül ayının anımsattıkları

10 Eylül 2023

Yakın tarihimiz açısından Eylül ayında birçok önemli olay meydana gelmiştir. Bakü’de 1 Eylül 1920’de başlayan Doğu Halkları Kurultayı sonrasında hâlâ yasaklı olan (ve SİP TKP’si ile alakası olmayan) Türkiye Komünist Partisi’nin kurulduğu 10 Eylül; Alman faşizminin Polonya’ya saldırarak İkinci Dünya Paylaşım Savaşını başlattığı ve yarattığı vahşet nedeniyle günümüzde dünya çapında Barış Günü olarak kutlanan 1 Eylül veya coğrafyamızın kadim Hıristiyan halklarına yönelik devlet pogromlarının gerçekleştirildiği 6 ve 7 Eylül bunlar arasındadır.

„Eylül ayının anımsattıkları“ weiterlesen

“Sonu olmayan dehşet”…

30 Temmuz 2023

Bu ay başında yayımlanan “Yangın yeri ve burjuva toplumu” başlıklı köşe yazımızda Avrupa’daki gelişmeler bağlamında eski siyasetçilerden liberal Gerhard Baum’un “burjuva toplumu artık demokrasiden nefret ediyor” tespitinin “cuk oturduğunu” yazmıştık. Kanımızca bu tespiti biraz daha açmak yerinde olacak, şöyle ki: Egemen sınıflar, yani burjuvazi ve siyasi temsilcileri 21. Yüzyıl burjuva demokrasisinden, toplum çoğunluğunu yeterince pasifliğe ve itaatkârlığa itemediği ve toplumsal rıza üretimini zorlaştırdığı için nefret etmektedirler. O nedenle zaten formel ve sınırlı olmaktan öteye gidemeyen “liberal demokrasilerin” yerine Macaristan, Polonya veya Türkiye’de olduğu gibi, her yerde “illiberal demokrasileri” veya başka bir deyimle “parlamenter diktatörlükleri” kökleştirmeye çalışmaktadırlar. Olağanlaşan otoriterliğe ve ırkçı-faşist siyasi formasyonların dünya çapında elde ettikleri toplumsal desteğe bakarak bunda hayli başarılı olduklarını iddia edebiliriz.

„“Sonu olmayan dehşet”…“ weiterlesen

Dünyanın kutupları

Oluşmakta olan yeni jeopolitik karakteristik üzerine

Nisan 2023

Coğrafi anlamda dünyanın iki kutbu olduğunu daha ilkokulda öğrenmiştik. Aynı şekilde tarih derslerinde de insanlığın var olduğu müddetçe farklı güç kutupları arkasında kümelendikleri anlatılmaktaydı. 1989/1990 karşıdevrimine dek ise emperyalist-kapitalist ve sosyalist kutuplar arasında bölünen insanlık bugün yeni bir kutuplaşma ile karşı karşıya. Reel sosyalizmin yenilgisinden sonra burjuva medyası kapitalizmin nihaî zaferini ve tarihin sonunu borazanlarla ilân etmişti. Ancak geride bıraktığımız 33 yıl bunun aksini kanıtladı. Emperyalist güçler her ne kadar askeri, iktisadi, mali ve siyasi açıdan dünyanın geride kalanından üstün olsalar da istedikleri gibi at koşturamamaktadırlar. Çoklu kriz ortamlarıyla başa çıkamadıkları gibi, yeni rakipler ve farklı coğrafyalardaki direnişler, hammadde ve enerji kaynakları ile tedarik yolları üzerine verilen mücadeleler emperyalist güçler arasındaki çelişkileri derinleştirerek etki alanlarının zayıflamasına ve küresel çaptaki meydan okumalar karşısında baygın kalmalarına yol açmaktadır.

„Dünyanın kutupları“ weiterlesen

Alman burjuvazisinin Çin ikilemi

Alman burjuvazisinin Çin ikilemi

13 Kasım 2022

Şansölye Scholz’un tekel temsilcilerini yanına alarak gerçekleştirdiği Pekin ziyareti hem Alman burjuvazisinin Çin ikilemini hem de Avrupacı ve Transatlantikçi hükümet üyeleri arasındaki çekişmeyi gün yüzüne çıkardı. Bu çerçevede asıl çekişmenin Şansölye ile Dışişleri Bakanı arasında sertleşeceği söylenebilir. Scholz, Çin Halk Cumhuriyeti ile olan rekabete rağmen, Pekin ile belirli bir iktisadi iş birliğinin sürdürülmesini savunurken, Dışişleri Bakanı Baerbock ÇHC’ne yönelik saldırgan söylemini bu sefer doğrudan Scholz’u hedef alarak artırmakta. Biden yönetimi de açıkça Baerbock’a destek çıkıyor ve Berlin üzerindeki baskıyı ağırlaştırıyor.

„Alman burjuvazisinin Çin ikilemi“ weiterlesen

Hevesler ve gerçekler

Hevesler ve gerçekler

18 Eylül 2022

Son haftalarda peş peşe kamuoyu önünde açıklamalar yapan Scholz hükümetinin temsilcileri konuşmalarında Alman emperyalizminin meşum heveslerini gizlemeye gerek duymuyorlar. Şansölye Scholz’un Prag’da Almanya’nın öncülük talebini ifade etmesinin ardından bu hafta başında Berlin’de SPD’li Savunma Bakanı Lambrecht Almanya’yı “öncü askeri güç” olarak ilân etti. Hafta ortasında ise Brüksel’de AB-Komisyon Başkanı von der Leyen “Avrupa dış politika ajandasını gözden geçirmeli” ve “demokrasilerin otokratlara karşı küresel blokunu örgütlemeliyiz” diyerek Scholz ve Lambrecht’e destek çıktı.

„Hevesler ve gerçekler“ weiterlesen

NATO’nun yayılmasının nedenleri, hedefleri

NATO’nun yayılmasının nedenleri, hedefleri

(Politika Gazetesi) ABD’nin Ukrayna’daki kriz sürerken İsveç ve Finlandiya’yı da NATO bünyesine katma hamlesi, Rusya’yı köşeye sıkıştırmak için adımları hızlandırdığını gösteriyor. ABD’nin NATO’yu Doğu’ya ve Kuzey’e genişletmesinin nedenlerini, olası sonuçlarını ve ülkelerin pozisyonlarını Murat Çakır ile görüştük.

„NATO’nun yayılmasının nedenleri, hedefleri“ weiterlesen

Savaş neden devam etmeli?

Savaş neden devam etmeli?

1 Mayıs 2022

Ukrayna ile bağlantılı gelişmeler dünyayı kasıp kavuracak büyük bir tehlikenin çanlarını çalıyor. Scholz hükümetinin baskılara boyun eğerek, Ukrayna’ya ağır silahlar göndermeye zorlanması; Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliğine alınması tartışmaları; ABD’nin Ukrayna’ya 33 milyar dolarlık yardım girişimi; Hindistan ve Japonya’ya “savaşı destekle” baskısı ve yaygın medyadaki uğursuz savaş retoriği Batılı emperyalist güçlerin Ukrayna savaşının devam etmesi için olağanüstü çaba sarf ettiklerini gösteriyor. Peki ama, neden savaşın devam etmesini istiyorlar?

„Savaş neden devam etmeli?“ weiterlesen

Alman emperyalizminin kundakçılığı

Alman emperyalizminin kundakçılığı

Almanya’nın Ukrayna ve Kürdistan politikaları üzerine

25 Nisan 2022

Alman faşizminin yenilgisinin ardından kurulan iki kutuplu dünya düzeni ve emperyalist güçlerce başlatılan Soğuk Savaş Federal Almanya’daki (FAC) sermaye fraksiyonlarının yenilgiyi, ABD emperyalizminin hegemonyasını ve kendilerini kontrol altında tutmak için kurgulanan “Avrupa Çatısını” kabullenmeye zorlamıştı. Kısa süre sonra yeniden palazlanan Alman tekelci burjuvazisi hiç vazgeçmediği dünya devi olma hedefi uğruna çeşitli tavizlere boyun eğmiş, FAC’nin 1949’da “Amerikalıları içerde, Rusları dışarıda ve Almanları aşağıda tutmak” için kurulan savaş aygıtı NATO’ya 1955’te üye olmasını sağlamış ve kısa zamanda “Avrupa Çatısının” öncü gücü hâline gelmişti. Kendisinden üç yıl önce üye olan Türkiye’nin NATO’daki hamiliğini de üstlenen Alman emperyalizmi, bir yandan meşum “Alman-Türk-Silah kardeşliğini” yeniden kurarken, diğer yandan da FAC’nin Soğuk Savaşın cephe ülkesi olması nedeniyle Batı Alman sendika hareketine sosyal devlet tavizleri vermek zorunda kalmıştı. Ama bu tavizler aynı zamanda sendikal hareketin ve bağlı olduğu Alman sosyal demokrasisinin kooptasyon yoluyla sisteme entegre edilmesini de sağladılar. Böylelikle “Ren Kapitalizmi” olarak da adlandırılan FAC emperyalist cephenin “örnek ülkesi” hâline geldi.

„Alman emperyalizminin kundakçılığı“ weiterlesen

Putin Batıyı birleştirdi mi?

Putin Batıyı birleştirdi mi?

27 Mart 2022

Avrupalı Transatlantikçiler son günlerde, özellikle AB, NATO ve G7 zirvelerinin hemen öncesinde ve sonrasında dillerine yeni bir hikâye doladılar: “Batı hiç olmadığı kadar ABD öncülüğünde bütünleşti”. Hikâyenin temel dayanağı da “Putin Batıyı birleştirdi” söylemi. Bilhassa reformist solun egemen siyasete eklemlendiği ve tarihsel bağlantılar ile düşünme yoksunu kafalar karışık olduğundan, hikâye büyümesi için verimli topraklar bulabiliyor. Böylelikle de insanlığın iki karşı bloktan birinin, yani ya “demokrasi ve insan hakları savunucusu” Batı blokunun ya da “otokratik ve yayılmacı” Rusya-Çin blokunun yanında yer almaya “karar vermek zorunda kaldığı” efsanesi yayılıyor.

„Putin Batıyı birleştirdi mi?“ weiterlesen

Hem saldırı hem savunma…

Hem saldırı hem savunma…

Küresel hegemonya savaşının yeni muharebe alanı Ukrayna ve savaşın tarihsel bağlantıları üzerine

2 Mart 2022

Zbigniew Brezezinski 1998’de Fransız Nouvel Observateur gazetesine 1979’da SSCB’ni nasıl Afganistan tuzağına düşürdüklerini şöyle anlatıyordu:

»Biz Rusları müdahaleye itmedik, ama bilinçli olarak bunu yapmasının olasılığını artırdık. Bu gizli eylemimiz harika bir fikirdi. Sonucu Rusları Afgan tuzağına sokmak oldu, ne yani, pişman olmamı mı bekliyorsunuz? (…) Sovyetler sınırı resmen geçtiklerinde Başkan Carter’e: şimdi SSCB’ne kendi Vietnam savaşını hediye etme fırsatına kavuştuk diye yazmıştım. Nihâyetinde Moskova neredeyse on yıl boyunca rejim için çekilmez bir savaş yürütmek zorunda kaldı, Sovyet imparatorluğunu önce demoralizasyona ve sonunda dağılmasına yol açan bir ihtilafı. (…) Dünya tarihinde önemli olan nedir? Taliban mı, yoksa Sovyet imparatorluğunun yıkılması mı? Birkaç İslami aşırı mı, yoksa Orta Avrupa’nın kurtuluşu ve Soğuk Savaşın bitmesi mi?«

Ukrayna, Kiev’in 2014’ten bu yana Donbass’taki halk cumhuriyetlerine karşı tek yanlı yürüttüğü savaşın ardından Rusya Federasyonu’nun askeri saldırısıyla küresel hegemonya savaşının yeni muharebe alanına dönüştü. Putin yönetimi Ukrayna’yı “aşılması hâlinde müdahale gerekçesi doğacak kırmızı çizgi” ilân etmişti. Nitekim Kiev’in Maydan Meydanı’ndaki faşist darbenin ardından Batı Ukrayna’da oluşan faşist güç yapısının boyunduruğu altına girmeyi kabul etmeyen Donetsk ve Lugansk bölgelerinde kurulan halk cumhuriyetlerinin Moskova tarafından tanınmalarının ardından yükselttikleri müdahale talebi ile Rusya Federasyonu ordusu askerî harekâtını başlattı.

„Hem saldırı hem savunma…“ weiterlesen

Savaşa karşı, ama nasıl?

Savaşa karşı, ama nasıl?

27 Şubat 2022

Küresel hegemonya mücadelesi Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasıyla yeni bir döneme girdi. Emperyalist-kapitalist dünya düzeni çoklu kriz ortamlarının meydan okumaları karşısındaki baygınlığı içerisinde çoklu savaş ortamlarına giriş yaptı. Artık savaşlar Avrupa’da da emperyalist jeopolitikanın doğrudan devamı olarak yeniden gündemde. Ama önce okura bir itirafta bulunmalıyız: Daha önceleri Rusya’nın gerilimi belirli bir seviyede devam ettirme kararlığından bahsederken, Ukrayna’ya karşı bir askeri saldırıya kalkışmayacağını tahmin ediyorduk. Bu konuda yanıldığımızı itiraf etmeliyiz.

„Savaşa karşı, ama nasıl?“ weiterlesen

Nükleer şemsiyenin yeşili

Nükleer şemsiyenin yeşili

19 Aralık 2021

Almanya’daki burjuva basını şu sıralar Yeşiller partisini ve özellikle Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock’u yere göğe sığdıramıyor. Bir Avrupa Parlamentosu milletvekilinin danışmanı olarak meslek hayatına başlayan, ardından Federal milletvekili seçilip, partinin eş başkanlığına getirilen Baerbock’u önceleri “deneyimsiz” diye nitelendiren yorumcular, şimdi de “ah ne kadar korkusuz bir dünya siyasetçisi” olduğuna dair güzellemeler yapıyorlar. Allahtan muhafazakâr yorumcular arada sırada muhafazakâr olduklarını anımsayıp, “yapıcı eleştiride” bulunuyorlar da yağcılığını sınırlarını görebiliyoruz.

„Nükleer şemsiyenin yeşili“ weiterlesen

Çoklu kaos ortamına doğru…

Çoklu kaos ortamına doğru…

24 Ekim 2021

Dünya çapında derinleşen ekonomik, politik, sosyal ve ekolojik sorunlar, egemen sınıfların emperyalist-kapitalist dünya düzeninin karşı karşıya bulunduğu meydan okumalara otoriterleşme ve militaristleşme ile yanıt vermeleri ve korku toplumları toplamına dönüşmüş insanlığın çoklu krizler karşısındaki baygınlığı, distopya romanlarındaki kurgunun gerçekleşmekte olduğu izlenimini veriyor. Kalıcı hâle gelmiş olan çoklu krizler, güvencesizlik ve belirsizlik ortamı verili koşulların yarattığı çözümsüzlükle birleşince, dünyanın çoklu kaos ortamı olarak nitelendirilebilecek bir yıkım sürecine doğru hareket ettiğine dair emareler çoğalıyor.

„Çoklu kaos ortamına doğru…“ weiterlesen

Açların sessiz çığlıkları

Açların sessiz çığlıkları

17 Ekim 2021

Efsanevi Uzay Yolu dizisindeki Atılgan gemisinin kaptanı James T. Kirk (alias William Shatner) nihâyet 90 yaşında birkaç dakikalığına gerçek uzay yolculuğu yaptığı gün, BM Dünya Açlık Endekisini açıklıyordu. Bilinen nedenlerden ABD’li milyarder Jeff Bezos’un yüzlerce milyon dolar tutan reklam uçuşu, dünya çapında 811 milyon insanın açıklık sınırında yaşadığı haberinden daha fazla ilgi topladı. Yani milyonların milyonerlerden daha çok olması gerçeğine rağmen, günümüz dünyasında milyonerlerin sesinin açlık çeken milyonlarca insanın sessiz çığlıklarından daha çok duyulduğu yeniden teyit edilmiş oldu.

„Açların sessiz çığlıkları“ weiterlesen

Egemen siyasetin meşruiyet kaybı

Egemen siyasetin meşruiyet kaybı

Almanya seçimleri üzerine bir değerlendirme çabası

28 Eylül 2021

Federal Parlamento Seçimleri Almanya’daki “büyük” partiler arasındaki güç dengelerindeki değişimi açığa çıkardı. Her ne kadar bu gerçek asıl belirleyici olan toplumsal güç dengelerinde bir değişime yol açmasa da emperyalist-kapitalist devletlerin karşı karşıya bulundukları çoklu krizlere çözüm getiremediklerine ve özellikle toplumsal rıza üretiminde zorluk çekmeye devam ettiklerine işaret etmektedir. Seçimler bununla birlikte, SPD’nin birinci parti olmasına ve Yeşiller partisinin oylarını artırmasına rağmen, sağın güçlendiğini göstermektedir. Ama kanımızca seçimlerin en önemli sonucu, egemen siyasetin meşruiyet kaybının belirginleşmiş olmasıdır.

„Egemen siyasetin meşruiyet kaybı“ weiterlesen

Kapitalizmin “yeşillendirilmiş” modernizasyonu

Kapitalizmin “yeşillendirilmiş” modernizasyonu

Almanya’da 26 Eylül’de yapılacak Federal Parlamento Seçimleri üzerine

“Eğer seçimle bir şeyler değiştirilebilseydi, o zaman seçimler çoktan yasaklanmış olurdu” – bu, Kurt Tucholsky’ye atfedilen, ancak muhtemelen 1970’li yıllarda anonim bir Grafitti sanatçısının duvar yazısı olan tespitin günümüz kapitalizmi açısından pek haksız olduğu söylenemez. Gene de sınıflı toplumlardaki gelişmeleri ve parlamento seçimlerinin burjuvazinin sınıfsal tahakkümü için olan önemini açıklamaya yeterli değil. Elbette kusursuz işleyen burjuva demokrasilerinde dahi egemen siyasetin salt seçimlerle değiştirilebileceğine inanmak bir illüzyondan ibarettir. Parlamento dışı toplumsal mücadele, bilhassa işçi sınıfının mücadelesi olmaksızın herhangi bir değişim olanaklı değildir. Ancak seçim süreçleri sosyal, iktisadi ve siyasi güç dengelerini irdelemek, iktidar ilişkilerini ve dolayısıyla sınıf mücadelesinin koşullarını analiz etmek için de birer fırsattırlar.

„Kapitalizmin “yeşillendirilmiş” modernizasyonu“ weiterlesen

Karanlıklar çağının kapıları açıldı (2)

Karanlıklar çağının kapıları açıldı (2)

Süreklilik kazanan belirsizlikler-güvencesizlikler dönemi ve içerdiği çelişkiler üzerine

Gazetemizin önceki sayısında emperyalizmi ve egemen sınıfları daha saldırgan kılanın, dünya çapındaki iktisadi, siyasi ve toplumsal krizleri derinleştiren trendler karşısında çözümsüz kalışları olduğunu tespit etmiş, bu trendleri kısaca sıralamaya çalışmıştık. Şimdi kaldığımız yerden devam edelim:

„Karanlıklar çağının kapıları açıldı (2)“ weiterlesen

Almanya: Seçimler yaklaşırken…

Almanya: Seçimler yaklaşırken…

29 Ağustos 2021

Almanya’da 26 Eylül’de yapılacak olan Federal Parlamento Seçimleri sahiden köklü bir değişime, kimilerinin umduğu gibi, bir “sol” hükümetin işbaşına gelmesine yol açacak mı? Salt anketlere ve yapılan seçim tahminlerine bakarak soruyu yanıtlamak mümkün değil. Her ne kadar anketlerde SPD önde gidiyor olsa da, SPD adayı Olaf Scholz’un Şansölye seçilebilmesi için koşullar pek uygun görünmüyor. Önümüzdeki haftalarda seçimleri irdelemeye devam edeceğiz, ama bu sefer müsaadenizle biz de biraz “falcılık” yapalım.

„Almanya: Seçimler yaklaşırken…“ weiterlesen