“Sonu olmayan dehşet”…

30 Temmuz 2023

Bu ay başında yayımlanan “Yangın yeri ve burjuva toplumu” başlıklı köşe yazımızda Avrupa’daki gelişmeler bağlamında eski siyasetçilerden liberal Gerhard Baum’un “burjuva toplumu artık demokrasiden nefret ediyor” tespitinin “cuk oturduğunu” yazmıştık. Kanımızca bu tespiti biraz daha açmak yerinde olacak, şöyle ki: Egemen sınıflar, yani burjuvazi ve siyasi temsilcileri 21. Yüzyıl burjuva demokrasisinden, toplum çoğunluğunu yeterince pasifliğe ve itaatkârlığa itemediği ve toplumsal rıza üretimini zorlaştırdığı için nefret etmektedirler. O nedenle zaten formel ve sınırlı olmaktan öteye gidemeyen “liberal demokrasilerin” yerine Macaristan, Polonya veya Türkiye’de olduğu gibi, her yerde “illiberal demokrasileri” veya başka bir deyimle “parlamenter diktatörlükleri” kökleştirmeye çalışmaktadırlar. Olağanlaşan otoriterliğe ve ırkçı-faşist siyasi formasyonların dünya çapında elde ettikleri toplumsal desteğe bakarak bunda hayli başarılı olduklarını iddia edebiliriz.

„“Sonu olmayan dehşet”…“ weiterlesen

Yangın yeri ve burjuva toplumu

2 Temmuz 2023

Fransa’nın Nanterre kentinde polisin 17 yaşındaki bir genci katletmesinden sonra gelişen olaylar banliyöleri yangın yerine çevirdi. Polis teşkilatının “kökünden yeniden kurulmasını ve katilin cezalandırılmasını” talep eden popüler sol siyasetçi Jean-Luc Mélenchon haricinde Avrupa reformist solundan pek ses çıkmadı. Yaygın burjuva medyası ve siyasetçileri polisin işlediği cinayeti göç politikalarıyla bağlantılı hâle getirerek, alışılagelmiş göçmen ve mülteci düşmanlığını körüklemeye devam ettiler. Kimi Alman solcusundan ise “olaylar büyümeden ve şiddete başvurmadan çözülmeli” türünden belirsiz açıklamalar geldi.

„Yangın yeri ve burjuva toplumu“ weiterlesen

Rosa ve Karl’dan Suphilere

Burjuvazinin korkulu rüyasıyla baş etme yöntemi üzerine

1990 sonrasında kapitalizm dünya çapında büyük bir zafer elde etti, bu doğru. Ama bilinçli işçi sınıfı ve komünistler bu karşıdevrimi geçici bir politik yenilgi ve gerileme olarak nitelendirmektedirler. Aslında dünya sınıf savaşımları tarihinde ezilen ve sömürülenlerin çokça yenilgilerine tanık olduk. 1871 Paris Komünü deneyi sadece 72 gün sürmüştü. 1917 Büyük Sosyalist Ekim Devrimi deneyi ise 73 yıl boyunca dünyadaki tüm dengeleri değiştirdi. İlk kez işçi sınıfının iktidarının olanaklı olduğunu gösteren sosyalizm deneyi, tüm hatalarına, olumsuz pratiklere, sapmalarla zayıflatılmasına ve nihâyetinde yenilmesine rağmen, insanlığın bilinçli işçi sınıfının öncülüğünde baskı ve sömürüden kurtuluş mücadelesi için zengin bir deney hazinesi, ilham kaynağı olan olumlu yönleriyle daha iyisini yapabilmek için emsalsiz bir yol gösterici olarak hafızalarımızda kalacaktır.

„Rosa ve Karl’dan Suphilere“ weiterlesen

Boyun eğdiremediklerinize dair…

Boyun eğdiremediklerinize dair…

24 Temmuz 2022

Bugün okura bir devrimciden, Almanya’da sürgünde yaşamak zorunda bırakılan ölüm orucu gazisi Ganime Gülmez’den bahsetmek istiyorum. Yanlış anlaşılmasın, “bedeniyle konuşmaktan başka çaresi” olmadığından Wernicke Korsakoff hastalığına yakalanıp, Avrupa’da sürgünde 19 yıl boyunca Alman devletinin kriminalize ettiği Ganime Gülmez’i bir “mağdur” olarak görmüyorum. Tam aksine, tüm kısıtlamalara, hatta tedavi edilme hakkından mahrum bırakılmasına rağmen, yaşama ve direnme ısrarından vazgeçmeden farklı alanlarda mücadele eden bu devrimci kadına büyük saygım var. Avrupa’daki çok sayıdaki siyasi sürgüne örnek olarak aldığım ve tek başına, kimseden yardım istemeden, kendi deyimiyle “onurumla ayakta duruyorum” diyen Ganime Gülmez’den bahsetmek isteyişimin nedeni, Alman devletinin gerçek yüzünü ifşa etmek ve bu ülkedeki yerli-göçmen devrimcilerin başına gelebileceklere dikkat çekmektir.

„Boyun eğdiremediklerinize dair…“ weiterlesen

Neyin ne olduğunu söyleyerek

Neyin ne olduğunu söyleyerek

2 Ocak 2022

Geride bıraktığımız iki yılı aşkın Pandemi süreci, asıl krizin “Corona-Krizi” olmadığını, aksine Pandemi ile dünya çapında şiddetlenen derin kapitalist kriz olduğunu kanıtladı. Dünyanın hemen her köşesinde egemen sınıflar, sınıfsal özlerine uygun biçimde Pandemiyi ve Pandeminin yol açtığı sonuçları sosyal ve demokratik hakların daha da budanması, krizlerin yarattığı yükleri çalışan sınıfların üstlenmesi ve sermayenin, bu durumda özellikle uluslararası ilaç tekellerinin kârlarına kâr katması için kullandılar, kullanmaya devam ediyorlar. Geniş kitleler güvencesiz çalıştırma, işsizlik ve yoksulluk sarmalı ile boğuşurken, tekeller sadece kârlarını artırmakla kalmadı, kamu bütçelerinden devasa desteklerle Pandemi sonuçlarını hafifletebildiler.

„Neyin ne olduğunu söyleyerek“ weiterlesen

Kapitalist sömürünün siyahi hâli

Kapitalist sömürünün siyahi hâli

28 Mayıs 2020

Polis şiddetinin salt yoksullara karşı değil, sistem için tehdit oluşturan durumlarda orta katmanlara ve varlıklılara dahi yönelebileceğini kanıtlayan 2013 Haziran Direnişinin yıldönümünde Okyanus ötesinden yeni şiddet haberleri geldi. Tesadüfen orada bulunanların çektikleri görüntüler, siyah Amerikalı George Floyd’un bir beyaz polis tarafından nasıl katledildiğini gösteriyor. Görüntüler sosyal medyaya düşmeseydi, muhtemelen bu olay »bir suçlunun mukavemetine karşı gösterilen ölçülü polis yaptırımının talihsiz sonucu« diye, sıradan bir vaka gibi lanse edilecekti – aynı her sekiz saatte bir siyah Amerikalının beyaz polislerce katledildiği, ama genelde TV ekranlarına yansımayan olaylarda olduğu gibi.

„Kapitalist sömürünün siyahi hâli“ weiterlesen

1933’ün tekrarı mümkün mü?

1933’ün tekrarı mümkün mü?

Bu köşe yazısı 25 Eylül 2018 tarihli Yeni Yaşam gazetesinde yayımlanmıştır.

Almanya’daki anketler ırkçı-faşist AfD partisinin ikinci büyük parti seviyesine geldiğini gösteriyor. AfD’nin böylesi bir toplumsal desteğe sahip olması, reformist solda paniğe yol açıyor. Yapılan tartışmalarda, yeni bir »faşist diktatörlük« tehlikesinin kapıya dayandığı ve bu nedenle »faşizme karşı burjuva-liberal kesimleri de içeren bir halk cephesi« kurulması gerektiği vurgulanıyor. Bizce asıl bu tartışma sol güçler açısından çok daha derin bir tehlikeyi içeriyor. „1933’ün tekrarı mümkün mü?“ weiterlesen

Marx, Chemnitz ve faşizm

Marx, Chemnitz ve faşizm

Bu köşe yazısı 1 Eylül 2018 tarihli Yeni Özgür Politika gazetesinde yayımlanmıştır.

1989-1990 karşı devrimine dek »Karl-Marx-Stadt« adını taşıyan Chemnitz kenti bugünlerde (yeniden) ırkçı-faşist saldırılar nedeniyle Alman burjuva basınının manşetlerinden düşmüyor. Koca Karl Marx heykeli önünde toplanmış ırkçı ve faşist güruhun fotoğrafı, şimdiden bir sembole dönüştü. Eğer karşı devrimin tarihsel bir görseline ihtiyaç olsa idi, Chemnitz’deki o fotoğraftan daha iyisi düşünülemezdi. „Marx, Chemnitz ve faşizm“ weiterlesen

Burjuvazinin kucağına dönen 68liler…

Burjuvazinin kucağına dönen 68liler…

Bu köşe yazısı 25 Ağustos 2018 tarihli Yeni Özgür Politika gazetesinde yayımlanmıştır.

Hazır Erdoğan’ın Almanya ziyareti ile ilgili yazılabileceklerin çoğu yazılmışken, Mayıs ayında yapmak istediğimizi, 1968’in Almanya’daki 50. yıldönümü üzerine bir iki kelam etmeyi, şimdi yapalım. 1968 öğrenci hareketi Almanya’da uzun zamandır liberal ve demagojik bir okumayla ele alınıyor. Burjuva basını ve reformist sol 1968’i »Federal Cumhuriyetin başarı hikâyesinin bir parçası« hâline getirerek, o günlerde güçlü ve radikal biçimde ifade edilen kapitalizm ve emperyalizm eleştirisini unutturmaya, Alman faşizminin vebalı kokusu sinmiş cüppelerin üzerindeki »bin yıllık tozları« silkelemek için sokakları canlandıran devrimci gençlerin izlerini, egemen sisteme eklemlenmiş sözde 68liler ile eşitleyerek, tarihten silmeye çalışıyorlar. „Burjuvazinin kucağına dönen 68liler…“ weiterlesen

»İdeolojisi olmayan savaş« mı?

»İdeolojisi olmayan savaş« mı?

Bu köşe yazısı 21 Nisan 2018 tarihli Yeni Özgür Politika gazetesinde yayımlanmıştır.

Genelde dünya çapındaki, özelde ise bölgedeki gelişmeleri tarihsel maddecilik temelinde açıklamaya çalışan analizler çeşitli itirazlarla karşılaşıyorlar. Bu itirazları »günümüz dünyasını marksist jargonla açıklamak mümkün değil« cümlesiyle özetleyebiliriz. Bizce liberal bir okumadan ibaret olan bu yaklaşım Kürdistanlı aktivistler arasında da yaygın. Ancak »marksist jargon« olmayan analizlere baktığımızda, kültüralist açıklama çabalarının yanı sıra, bunların da »toplumsal sınıflar« veya »sermaye« gibi terimlere başvurmak zorunda olduklarını görmekteyiz. „»İdeolojisi olmayan savaş« mı?“ weiterlesen

Sermayenin yedek gücü

Sermayenin yedek gücü

Bu köşe yazısı 28 Ekim 2017 tarihli Yeni Özgür Politika ve Özgürlükçü Demokrasi gazetelerinde yayımlanmıştır.

Geçen Salı günü açılış oturumu gerçekleştirilen Federal Parlamento’da beklenildiği gibi tüm dikkatler ırkçı AfD üzerindeydi. Durum böyle olunca AfD elde ettiği sahneyi ve olanakları sonuna kadar kullanmakta kararlı olduğunu gösterdi. Bu yasama döneminde ırkçı-faşist AfD’lilerin parlamenter çalışmalarıyla toplumsal iklimi nasıl zehirleyeceklerine sayısız kez tanık olacağız. Aynı şekilde tanık olacağımız bir diğer olgu da, burjuva partileri ile medyasının AfD’yi “normalleştirme” çabaları olacak. „Sermayenin yedek gücü“ weiterlesen

Demokrasi ve Sosyalizm

Demokrasi ve Sosyalizm

Bu makale Politika Gazetesi’nin 46. Sayısında yayımlanmıştır

Demokratik ve bu bağlamda sosyal hakların genişletilmesi için verilen mücadele ile – ki, biz bunu burjuva demokrasisinin demokratikleştirilmesi olarak nitelendiriyoruz – işçi sınıfının iktidarının kurulması, yani sosyalizm mücadelesi arasındaki birbirini tamamlayıcı ilişki, uluslararası işçi ve komünist hareketinin tüm tarihi boyunca büyük bir önem taşımıştır. Günümüz emperyalist-kapitalist dünya düzeninin realitesi, kriz doğurganlığı ve saldırganlığı bu ilişkiye ayrı bir önem ve güncellik kazandırmaktadır. Gerçi bu ilişki komünistler açısından hiç bir zaman önemini ve güncelliğini yitirmemişti, ancak 1989/1990 karşı devrimi ve likidasyon uğraşları komünistlerin bu ilişkinin gereğini yerine getirmelerinde köstekleyici rol oynamıştır. Bu durum ise, işçi sınıfına, devrime ve sosyalizme olan inançlarını yitirenlerin oluşturdukları reformist akımların, özellikle ülkemizde kemalizm ile liberalizm kıskacına sıkışmış sosyalist yapıların demokrasi mücadelesini sınıfsal içeriğinden ve sosyalizm hedefli bağlamından kopartarak, kapitalizmin sınırları içerisindeki bir çözüme indirgemelerine yol açmıştır. Benzer bir gelişmeyi tersinden, sosyalizm mücadelesini demokratik özünden koparan sol sekter akımların yaklaşımlarında görmek olanaklıdır. „Demokrasi ve Sosyalizm“ weiterlesen

Demokrasi eşittir demokrasi mi?

Demokrasi eşittir demokrasi mi?

Bu köşe yazısı 23 Eylül 2017 tarihli Yeni Özgür Politika ve Özgürlükçü Demokrasi gazetelerinde yayımlanmıştır.

Yarın Federal Parlamento seçimleri yapılacak. Anketler F. Alman parlamentosunda, CDU/CSU, SPD, Sol Parti, Yeşiller, FDP ve büyük olasılıkla ırkçı AfD ile yedi partinin temsil edileceğine işaret ediyorlar. Irkçı AfD’nin parlamentonun üçüncü büyük meclis grubu olması ihtimali, liberalinden muhafazakârına, hatta reformist soluna kadar her cepheyi kaygılandırıyor. »Demokrasi zarar görecek«, »parlamentoda Naziler temsil edilecek« tartışmaları burjuva medyasının sayfalarını süslüyor. Ancak bu tartışmalarda dikkate alınmayan husus, burjuva demokrasisinin gerçekten »demokrasi« olup olmadığıdır. Yani, sahiden demokrasi eşittir demokrasi mi? Gelin bu soruya bir kaç örnekle yanıt arayalım. „Demokrasi eşittir demokrasi mi?“ weiterlesen