Rosa ve Karl’dan Suphilere

Burjuvazinin korkulu rüyasıyla baş etme yöntemi üzerine

1990 sonrasında kapitalizm dünya çapında büyük bir zafer elde etti, bu doğru. Ama bilinçli işçi sınıfı ve komünistler bu karşıdevrimi geçici bir politik yenilgi ve gerileme olarak nitelendirmektedirler. Aslında dünya sınıf savaşımları tarihinde ezilen ve sömürülenlerin çokça yenilgilerine tanık olduk. 1871 Paris Komünü deneyi sadece 72 gün sürmüştü. 1917 Büyük Sosyalist Ekim Devrimi deneyi ise 73 yıl boyunca dünyadaki tüm dengeleri değiştirdi. İlk kez işçi sınıfının iktidarının olanaklı olduğunu gösteren sosyalizm deneyi, tüm hatalarına, olumsuz pratiklere, sapmalarla zayıflatılmasına ve nihâyetinde yenilmesine rağmen, insanlığın bilinçli işçi sınıfının öncülüğünde baskı ve sömürüden kurtuluş mücadelesi için zengin bir deney hazinesi, ilham kaynağı olan olumlu yönleriyle daha iyisini yapabilmek için emsalsiz bir yol gösterici olarak hafızalarımızda kalacaktır.

„Rosa ve Karl’dan Suphilere“ weiterlesen

Mutasyon

Mutasyon

15 Mayıs 2022

Karl Marx 1848 ve sonrasında Fransa’daki gelişmeleri tahlil ederken kapitalist devletin siyasi biçim dönüşümü hakkında kısaca şu sonuçlara varmıştı: Parlamenter cumhuriyet, burjuvazinin farklı fraksiyonlarının birlikte egemen olabildikleri ve çıkarlarını karşılıklı olarak kollayabildikleri bir siyasi biçimdir. Bu siyasi biçim burjuva egemenliğinin etkin meşruiyetinin halkın iradesi olarak gösterilmesini olanaklı kılar. Sosyal reformist partilerin demokratik-cumhuriyetçi kurumlardaki temsil edilmesi durumunda ücretli emek ve sermaye arasındaki çelişki seçimler sonrasında zayıflar. O açıdan okura bugünü daha iyi anlayabilmek için Marx’ın “Louis Bonaparte’ın 18’inci Brumaire’i” adlı eserini tekrar okumayı salık vermek isteriz.

„Mutasyon“ weiterlesen

Rosa Luxemburg ve Alman Solu

Rosa Luxemburg ve Alman Solu

7 Mart 2021

Bilindiği gibi 5 Mart 2021’de komünist hareketin tanınmış isimlerinden Rosa Luxemburg’un 150’nci doğum günü kutlandı. Rosa Luxemburg dünya çapında tanınmasına ve dünya sokaklarında, sayısız mücadele alanlarında fotoğrafı en önde taşınmasına rağmen, aynı Che Guevara gibi ikon muamelesine tabi tutularak haksızlığa maruz bırakılmıştır. Halbuki Rosa Luxemburg, Lenin’in, tüm eleştirilerine karşın, »Alman sosyal demokrasisinin tavuklarının« ulaşamayacağı yükseklerde uçan »bir kartaldı ve kartal kalacak« diyerek yücelttiği bir devrimciydi.

„Rosa Luxemburg ve Alman Solu“ weiterlesen

Ters tepen strateji

Ters tepen strateji

10 Ocak 2021

Marmaray’a biletsiz binen göçmen çocuklara güvenlikçilerin nasıl hunharca davrandıklarını sosyal medyadaki yayınlarda görmüşsünüzdür. Sınıflı toplumlarda yaygın görülen bir fenomendir bu tavır. Kendinden güçlü olanın önünde eğilirken, kendinden zayıf olana tekme atan bir ruh hâlidir. Rosa Luxemburg 1916’da bu ruh hâlini şöyle tanımlıyordu: »Her kim ki on yıllarca kendini tekmeleyen egemeninin çizmelerini yalıyorsa, o bir köpektir.«

„Ters tepen strateji“ weiterlesen

Yeni on yılın eşiğinde

Yeni on yılın eşiğinde

27 Aralık 2020

Cumhuriyet gazetesi yazarlarından Ergin Yıldızoğlu geçen Perşembe günü yayınlanan yazısına »Kitlelerin on yılı« başlığını atmıştı. Belki »On yılın kitleleri« başlığı daha uygun olurdu, ama Yıldızoğlu yazısında »Arap isyanlarından« başlayarak geride bıraktığımız on yılda dünyanın farklı coğrafyalarında sokakları şenlendiren kitlesel isyanları bizlere anımsatıyor. İyi de yapıyor, çünkü toplumsal hafızanın unutkanlığının böylesine arttığı, yılgınlığın bu denli yayıldığı günümüzde kitlesel isyanların neler yaratabileceğini anımsatmakta şüphesiz yarar var. Yıldızoğlu yazısının sonunda »bu isyanların gelecek on yıl içinde şiddetlenerek tekrarlanma olasılığına« dair tespitini de vurgulamayı unutmamış.

„Yeni on yılın eşiğinde“ weiterlesen

Birlik olamayan Birlik

Birlik olamayan Birlik

4 Ekim 2020

Geçen Perşembe ve Cuma günleri Brüksel’de gerçekleştirilen AB Zirvesi, AB’nin içinde debelendiği krizleri ve öncü emperyalist güçler olan Alman ve Fransız emperyalizmlerinin »Global Player« olma hedeflerinden ne denli uzak olduklarını ayyuka çıkardı. Aynı zamanda da kurum olarak AB’nin özellikle iç ve dış politika alanlarında doğru dürüst »Birlik« dahi olamadığını ve Almanya’nın AB Dönem Başkanlığının dış politik hedefler açısından bir başarısızlık hikâyesine dönüştüğünü kanıtladı.

„Birlik olamayan Birlik“ weiterlesen

Kapitalist sömürünün siyahi hâli

Kapitalist sömürünün siyahi hâli

28 Mayıs 2020

Polis şiddetinin salt yoksullara karşı değil, sistem için tehdit oluşturan durumlarda orta katmanlara ve varlıklılara dahi yönelebileceğini kanıtlayan 2013 Haziran Direnişinin yıldönümünde Okyanus ötesinden yeni şiddet haberleri geldi. Tesadüfen orada bulunanların çektikleri görüntüler, siyah Amerikalı George Floyd’un bir beyaz polis tarafından nasıl katledildiğini gösteriyor. Görüntüler sosyal medyaya düşmeseydi, muhtemelen bu olay »bir suçlunun mukavemetine karşı gösterilen ölçülü polis yaptırımının talihsiz sonucu« diye, sıradan bir vaka gibi lanse edilecekti – aynı her sekiz saatte bir siyah Amerikalının beyaz polislerce katledildiği, ama genelde TV ekranlarına yansımayan olaylarda olduğu gibi.

„Kapitalist sömürünün siyahi hâli“ weiterlesen

Kurtuluş günü ve umut ışığı

Kurtuluş günü ve umut ışığı

8 Mayıs 2020

75 yıl önce, yani 8 Mayıs 1945’i 9 Mayıs 1945’e bağlayan gece, Sovyet insanının ve Kızıl Ordu’nun müthiş özverisi sayesinde Avrupa’nın Alman faşizminin prangasından kurtulduğu ilân edilmişti. 8 ve 9 Mayıs 1945, aynı Büyük Ekim Devrimi’nin gerçekleştiği 7 Kasım 1917 gibi, 20. Yüzyılın ve kanımızca bu ana kadarki insanlık tarihinin şüphesiz en önemli olgularından birisidir – salt komünistler, devrimciler ve antifaşistler için değil, barışçıl ve eşit haklı bir gelecek arzusu taşıyan tüm insanlar için! Lenin’in 1917’de imzaladığı »Barış Kararnamesi« nasıl tarihsel bir kırılma anı olduysa, 8 ve 9 Mayıs 1945’de Alman faşizminin koşulsuz kapitülasyonu imzalaması benzer bir kırılma anıdır. Gerek 1917, gerekse de 1945 ezilen ve sömürülenler için bir kurtuluş günü ve umut ışığı olarak işlev görmüşlerdir.

„Kurtuluş günü ve umut ışığı“ weiterlesen

Tarihin diyalektiği…

Tarihin diyalektiği…

26 Nisan 2020

Geçen Perşembe, sınıf mücadeleleri tarihi olan insanlık tarihinin bizce en önemli isimlerinden Vladimir İlyiç Ulyanov’un, ya da bilinen adıyla Lenin’in 150’nci doğum günüydü. İçinden geçmekte olduğumuz bu meşum süreçte, kanımızca 20. Yüzyılın en önemli öncü siyasetçilerinden olan Lenin’den öğreneceğimiz çok şey olduğu inancındayız. Bugünler Lenin’i ve stratejik-analitik yaklaşımlarını bir kez daha anımsamak, eserlerine başvurmak için iyi bir fırsat. Çünkü süregiden bu pandemi günleri aynı zamanda büyük kırılmalar dönemi olarak da okunabilirler.

„Tarihin diyalektiği…“ weiterlesen

Demokrasi ve Sosyalizm

Demokrasi ve Sosyalizm

Bu makale Politika Gazetesi’nin 46. Sayısında yayımlanmıştır

Demokratik ve bu bağlamda sosyal hakların genişletilmesi için verilen mücadele ile – ki, biz bunu burjuva demokrasisinin demokratikleştirilmesi olarak nitelendiriyoruz – işçi sınıfının iktidarının kurulması, yani sosyalizm mücadelesi arasındaki birbirini tamamlayıcı ilişki, uluslararası işçi ve komünist hareketinin tüm tarihi boyunca büyük bir önem taşımıştır. Günümüz emperyalist-kapitalist dünya düzeninin realitesi, kriz doğurganlığı ve saldırganlığı bu ilişkiye ayrı bir önem ve güncellik kazandırmaktadır. Gerçi bu ilişki komünistler açısından hiç bir zaman önemini ve güncelliğini yitirmemişti, ancak 1989/1990 karşı devrimi ve likidasyon uğraşları komünistlerin bu ilişkinin gereğini yerine getirmelerinde köstekleyici rol oynamıştır. Bu durum ise, işçi sınıfına, devrime ve sosyalizme olan inançlarını yitirenlerin oluşturdukları reformist akımların, özellikle ülkemizde kemalizm ile liberalizm kıskacına sıkışmış sosyalist yapıların demokrasi mücadelesini sınıfsal içeriğinden ve sosyalizm hedefli bağlamından kopartarak, kapitalizmin sınırları içerisindeki bir çözüme indirgemelerine yol açmıştır. Benzer bir gelişmeyi tersinden, sosyalizm mücadelesini demokratik özünden koparan sol sekter akımların yaklaşımlarında görmek olanaklıdır. „Demokrasi ve Sosyalizm“ weiterlesen

»Yeni devlet« değil, restorasyon ve süreklilik

»Yeni devlet« değil, restorasyon ve süreklilik

Avrupa’daki örnekler ışığında »Yeni Türkiye« tartışmalarına bir müdahale

Bu makale Politika Gazetesi’nin 45. sayısında yayımlanmıştır.

»Türkleri, oradaki farklı toplumsal sınıflar arasındaki ilişkiler farklı ırklar arasındakiler gibi karmakarışık olduklarından, Türkiye’deki egemen sınıf olarak tanımlayabilmemiz çok zor. Türk, duruma ve yere göre işçi, köylü, kesnekçi, ticaret adamı, feodalizmin en aşağı ve en barbar devrindeki bir feodal toprak sahibi, sivil memur veya asker olabilir; ama hangi sosyal konumda olursa olsun, o, ayrıcalıklı dine ve ulusa aittir – sadece o silah taşıma hakkına sahiptir ve en yüksek mevkide olan bir Hıristiyan, en alt sınıftan bir Müslüman ile karşılaştığında ona yol vermek zorundadır. Bosna ve Hersek’te halk kitleleri Rajah, yani Hıristiyan kalırlarken, Slav aristokratları İslam’ı kabul ettiler. Demek ki bu vilayette, aynı Müslüman Boşnak’ın Türk asıllı Müslüman din kardeşiyle eşit basamakta olması gibi, egemen inanç ve egemen sınıf özdeştir.«

Karl Marx ve Friedrich Engels, 23-28 Mart 1853, New York Daily Tribun

Marx ve Engels’in tarihsel süreçleri ve tarihsel koşulları duygusallıktan ve soyut formüllerden uzak, somut maddî güç ilişkilerini ve nesnel gelişmeyi temel alarak analiz masasına yatırma metodu, hiç kuşku yok ki, günümüzde de geçerliliğini korumaktadır. Tarihsel süreçleri ve güncel somut gelişmeleri, geleceğin şekillendirilmesi ve güncel sorunların çözümüne yönelik bir programın geliştirilebilmesi için bu metotla ele almak, olası yanılgıları ve bu süreçlerin gerçeğe uymayan tahlili üzerinden yanlış bir siyasî programı ortaya koyma riskini en aza indirgeyecektir. Çünkü gerçeğe uymayan öznel bir tarih okuması, yapılmak istenilen tahlili yanlışa, güncel olanı açıklamayı ise soyut formüllere dayandırmaya yönlendirir. Bu nedenle Komünistler, Marx ve Engels’in metotlarına Leninci kararlılıkla sadık kalmakla yükümlüdürler. „»Yeni devlet« değil, restorasyon ve süreklilik“ weiterlesen