Sistemik kriz

25 Aralık 2022

Savaş karşıtı ve tanınmış antifaşist Alman yazar Erich Kästner 1927’de Goethe’ye atıfta bulunarak kaleme aldığı bir yazısında “Top [mermilerinin] çiçek açtığı ülkeyi tanıyor musun?” diye soruyor ve sorusunu kendisi yanıtlıyordu: “Orada özgürlük olgunlaşamaz. (…) Ne inşa edilirse edilsin – her defasında kışla yapılır… Tanımıyor musun? Tanıyacaksın!” Kästner bu cümleleri yazmasından beş yıl sonra Alman faşizmi iktidarı gasp edecek ve bilinen vahşet çağını başlatacaktı.

„Sistemik kriz“ weiterlesen

Açık bloklaşma

Açık bloklaşma

16 Ekim 2022

Alman sosyal demokrasisinin Marksist entelektüellerinden ve “Marburg Okulu” öncülerinden Wolfgang Abendroth Almanya’daki burjuva parlamentarizmini “örtülü blok sistemi” olarak nitelendirmekteydi. Abendroth özellikle SPD’nin Marksist ilkelerinden vazgeçerek sendikal hareketle birlikte sisteme entegre edilmesiyle “özünde partiler arasında yaşamsal önemdeki sorunlara değil, sadece yönetici kadroların kim olacağına dair siyasi mücadele yürütülen örtülü bir blok sistemi oluştuğunu” tespit ediyordu. Abendroth’un bu analizinin genel hatlarıyla hâlâ geçerli olduğu söylenebilir.

„Açık bloklaşma“ weiterlesen

Dezenformasyon ve tek seslilik

Dezenformasyon ve tek seslilik

2 Ekim 2022

Geçenlerde Scholz hükümetinin memurlarından birisinin muhbirliği sonucu basına sızan bir resmi belge Alman devletinin ne denli yoğun bir bilgi çarpıtma ve propaganda çalışması başlattığını ortaya çıkardı. 27 Haziran 2022 tarihli belge, Federal İçişleri Bakanlığı’nın öncülüğünde farklı bakanlıkların, gizli servislerin, devlet kurumlarının, dijital ve yaygın medya ile okulların “Rusya-Ukrayna konusunda tek sesliliklerinin nasıl sağlanacağını” ayrıntılarıyla tanımlıyor. Hoş, kapitalist devletin işleyiş biçimini iyi bilenler açısından bu bilgi yeni değil, ancak bunun böyle açık ve alenen, hem de özel bir görev gücü oluşturarak yapılması ilginç.

„Dezenformasyon ve tek seslilik“ weiterlesen

Savaş neden değil, sonuçtur

Savaş neden değil, sonuçtur

17 Haziran 2022

Yeni Yaşam Gazetesinin 16 Haziran 2022 Perşembe günkü sayısında değerli köşedaşımız Zeynel Kete’nin bir yazısı yayınlandı. Yazı bütün olarak tartışmaya değer bir içerik taşıyor. Ve şüphesiz ekonomistlerin, bilhassa Marksist ekonomistlerin “Rıza ekonomisi ve demokratik komünal ekonomi” hakkında sunabilecekleri hayli içerik katkısı bulunmaktadır. Biz ise yazının son cümlesinden hareketle birkaç noktanın altını çizmeye çalışacağız. Daha doğrusu “(…) ekonomik kriz sonuç, savaş nedendir” tespitine olan itirazımızı ifade etmek istiyoruz.

„Savaş neden değil, sonuçtur“ weiterlesen

Savaş nasıl durdurulabilir?

Savaş nasıl durdurulabilir?

5 Haziran 2022

Avrupa toplumları Ukrayna konusundaki aşırı hassasiyetlerini gösterir, hükümetlerinin sosyal ve ekolojik sorunları çözmek yerine devasa silahlanma bütçeleri oluşturmalarına ve savaş aygıtı NATO’nun genişleme adımlarına rıza gösterirken, hiç kuşkusuz akut hâle gelmiş nükleer savaş tehdidine karşı da kaygılarını dile getiriyorlar. Ancak bu tehdidi bertaraf edebilecek ve kalıcı bir barışı sağlayacak koşullar hakkında nerdeyse hiçbir şey söylemiyorlar. On yıllar boyunca savaş aygıtı ve terör yaratıcısı olduğunu kanıtlayan NATO’nun ve ülkelerindeki egemen sınıfların propagandasının esiri olan burjuva toplumları kendi değerlerini dahi unutmuş durumdalar.

„Savaş nasıl durdurulabilir?“ weiterlesen

Mutasyon

Mutasyon

15 Mayıs 2022

Karl Marx 1848 ve sonrasında Fransa’daki gelişmeleri tahlil ederken kapitalist devletin siyasi biçim dönüşümü hakkında kısaca şu sonuçlara varmıştı: Parlamenter cumhuriyet, burjuvazinin farklı fraksiyonlarının birlikte egemen olabildikleri ve çıkarlarını karşılıklı olarak kollayabildikleri bir siyasi biçimdir. Bu siyasi biçim burjuva egemenliğinin etkin meşruiyetinin halkın iradesi olarak gösterilmesini olanaklı kılar. Sosyal reformist partilerin demokratik-cumhuriyetçi kurumlardaki temsil edilmesi durumunda ücretli emek ve sermaye arasındaki çelişki seçimler sonrasında zayıflar. O açıdan okura bugünü daha iyi anlayabilmek için Marx’ın “Louis Bonaparte’ın 18’inci Brumaire’i” adlı eserini tekrar okumayı salık vermek isteriz.

„Mutasyon“ weiterlesen

Askeri-sınai kompleksin zaferi

Askeri-sınai kompleksin zaferi

6 Mart 2022

Kapitalizmin yasallığıdır: ne zaman savaşlar başlarsa bir yerlerde de şampanyalar patlatılır. Yasallık Ukrayna savaşıyla bir kez daha kanıtlandı – Alman Şansölyesi Scholz’un özel silahlanma fonu için 100 milyar Euro’luk bütçe hazırlandığını ve savunma (!) giderlerinin yurtiçi GSMH’nın yüzde ikisine çıkartılacağını açıklamasının hemen ardından Alman silah tekellerinin hisse senetleri rekor seviyelere çıkarak pahalanandılar. Örneğin Almanya’nın en büyük silah tekeli olan Rheinmetall’in hisseleri yüzde 50 değer kazanırken, dördüncü büyük tekel olan ve hava savunma sistemleri üreten Hensoldt’un hisseleri neredeyse yüzde yüz arttı. Artış dalgasından sadece Alman tekelleri değil, diğer Avrupalı silah tekelleri de faydalanıyor. Burjuva medyasının ekonomi sayfaları neredeyse bütün Avrupalı silah üreticilerinin şirket merkezlerinde “olağanüstü kâr beklentilerinin” yarattığı sevinç haberleriyle dolu.

„Askeri-sınai kompleksin zaferi“ weiterlesen

Sol mu savunmada, sermaye mi?

Sol mu savunmada, sermaye mi?

12 Aralık 2021

1989 karşı devriminin ardından komünist hareketin bittiği, solun anlatacak hikâyesinin kalmadığı, hatta tarihin sonunun geldiği iddia ediliyordu. Bu efsane bugün de geniş kesimleri etkiliyor ve aynı zamanda sosyalizm fikriyatına sahip olanlar arasında içsel savunmaya teslim olanların sayısını sabit tutuyor. Kapitalizmin yenilmez olmadığı, emek sömürüsünün yaşamın her alanını belirlediği bilimsel olarak ve pratikte her gün kanıtlanmasına rağmen, verili koşulların değiştirilemez olduğuna inanılıyor.

„Sol mu savunmada, sermaye mi?“ weiterlesen

Çoklu kaos ortamına doğru…

Çoklu kaos ortamına doğru…

24 Ekim 2021

Dünya çapında derinleşen ekonomik, politik, sosyal ve ekolojik sorunlar, egemen sınıfların emperyalist-kapitalist dünya düzeninin karşı karşıya bulunduğu meydan okumalara otoriterleşme ve militaristleşme ile yanıt vermeleri ve korku toplumları toplamına dönüşmüş insanlığın çoklu krizler karşısındaki baygınlığı, distopya romanlarındaki kurgunun gerçekleşmekte olduğu izlenimini veriyor. Kalıcı hâle gelmiş olan çoklu krizler, güvencesizlik ve belirsizlik ortamı verili koşulların yarattığı çözümsüzlükle birleşince, dünyanın çoklu kaos ortamı olarak nitelendirilebilecek bir yıkım sürecine doğru hareket ettiğine dair emareler çoğalıyor.

„Çoklu kaos ortamına doğru…“ weiterlesen

Açların sessiz çığlıkları

Açların sessiz çığlıkları

17 Ekim 2021

Efsanevi Uzay Yolu dizisindeki Atılgan gemisinin kaptanı James T. Kirk (alias William Shatner) nihâyet 90 yaşında birkaç dakikalığına gerçek uzay yolculuğu yaptığı gün, BM Dünya Açlık Endekisini açıklıyordu. Bilinen nedenlerden ABD’li milyarder Jeff Bezos’un yüzlerce milyon dolar tutan reklam uçuşu, dünya çapında 811 milyon insanın açıklık sınırında yaşadığı haberinden daha fazla ilgi topladı. Yani milyonların milyonerlerden daha çok olması gerçeğine rağmen, günümüz dünyasında milyonerlerin sesinin açlık çeken milyonlarca insanın sessiz çığlıklarından daha çok duyulduğu yeniden teyit edilmiş oldu.

„Açların sessiz çığlıkları“ weiterlesen

Mafya mı, Gladio mu?

Mafya mı, Gladio mu?

30 Mayıs 2021

Hâlihazırda Türkiye’de yürütülen »devlet-mafya« tartışmaları hız kaybetmeyecek gibi görünüyor. Ancak tartışmaları »meşru devlet – gayrimeşru mafya« düzleminde yürütmek, asıl sorunun köküne inmeyi engellemekte ve egemen söylemin dezenformasyonu ile bilinçli hedef şaşırtmayı desteklemektedir. Halbuki, sadece Türk devleti değil, genel olarak kapitalist devletlerde ve bilhassa kriz dönemlerinde egemenlerin doğrudan kontrolleri altında olan gizli yapılanmalar ve suç örgütlerinin yardımıyla »düzeni« korudukları biliniyor. O açıdan »devlet mafyalaşıyor« söylemi yanıltıcıdır.

„Mafya mı, Gladio mu?“ weiterlesen

Yalpalayaraktan gider iken…

Yalpalayaraktan gider iken…

4 Nisan 2021

Sol liberal cenahta reformist adımlar savunulurken genellikle, »henüz sistem sorusunu soracak bir güç yok, kapitalizm koşulları altında da iyileşmeler yapılabilir« gerekçesi getirilir. Doğru, verili koşullar altında, ama toplumsal mücadeleler sonucunda »sistem« içi iyileştirmeler gerçekleştirilebilir. Tarihin de kanıtladığı gibi, egemen sınıflar yükselen işçi direnişleri ve güçlenen toplumsal hareketler karşısında taviz vermek zorunda kalırlar. Ancak tavizlerin ardında yatan asıl neden, sistem sorusunun ifade edilmesi kaygısıdır.

„Yalpalayaraktan gider iken…“ weiterlesen

Koronavirüs krizi ve eşitsizlikler

Koronavirüs krizi ve eşitsizlikler

Almanya örneğinde Pandemi tedbirlerinin kazananları ve kaybedenleri üzerine

Rosa Luxemburg yaşıyor olsaydı, şüphesiz »virüsü boşuna aramayın, asıl virüs saf hâliyle kapitalizmdir« diye yazardı. Çığlık atan bu gerçeği görmek için Rosa Luxemburg olmaya gerek yok, gündelik yaşama fırlatılacak yüzeysel bir bakış dahi yeterli olur. Egemenler her ne kadar »virüs zengin-yoksul ayrımı yapmıyor, hepimiz aynı gemideyiz« deseler de gemide kimin hiçbir şey yapmadan oturduğunu, kimin ise kürekleri çektiğini bilenler olarak bu yalana kanacak hâlimiz yok. Gene de bu yalanı bazı verilerle ifşa etmek gerekiyor.

„Koronavirüs krizi ve eşitsizlikler“ weiterlesen

Ters tepen strateji

Ters tepen strateji

10 Ocak 2021

Marmaray’a biletsiz binen göçmen çocuklara güvenlikçilerin nasıl hunharca davrandıklarını sosyal medyadaki yayınlarda görmüşsünüzdür. Sınıflı toplumlarda yaygın görülen bir fenomendir bu tavır. Kendinden güçlü olanın önünde eğilirken, kendinden zayıf olana tekme atan bir ruh hâlidir. Rosa Luxemburg 1916’da bu ruh hâlini şöyle tanımlıyordu: »Her kim ki on yıllarca kendini tekmeleyen egemeninin çizmelerini yalıyorsa, o bir köpektir.«

„Ters tepen strateji“ weiterlesen

Karanlıklar çağının kapıları açıldı

Karanlıklar çağının kapıları açıldı

Süreklilik kazanan belirsizlikler-güvencesizlikler dönemi ve içerdiği çelişkiler üzerine

İnsanlık tarihi defalarca kez savaşlar, felaketler, salgınlar veya soykırımlar nedeniyle sonrasında »Karanlık Yıllar« veya Hıristiyanlık tarihindeki »Saeculum obscurum – Karanlık Yüzyıl« gibi tanımlamalarla adlandırılan ve medeniyet seviyesinin düştüğü, toplumsal ilerlemenin durduğu, kültürel gelişmenin gerilediği süreçlere tanık oldu. Karanlık yıllarda facialar ve yıkımlar yaşandı, on milyonlarca insan yaşamını yitirdi. Ancak bu süreçler kimi coğrafyalar için hayli karanlık geçerlerken, başka coğrafyalar için aydınlık dönemler anlamına da geldi – aynı Orta Çağ Avrupası ve o dönemin İslam dünyasında olduğu gibi. Ve her defasında karanlık yıllar tanımı, aşıldığı düşünülen geçmiş yıllar için, kendi dönemlerini yüceltmek isteyenler tarafından kullanıldı.

„Karanlıklar çağının kapıları açıldı“ weiterlesen

»Dijital jeostratejik avantaj«

»Dijital jeostratejik avantaj«

25 Ekim 2020

Avrupa Merkez Bankasının önde gelen ekonomistleri, ABD’li ekonomist Kenneth Rogoff, Dünya Bankası eski başkanı Larry Summers veya Bank of England baş ekonomisti Andrew Haldane gibi uluslararası mali sermayenin sözcüleri birkaç yıldır nakit paranın yürürlükten kaldırılmasını ve eksi faiz uygulamasının genişletilmesini talep ediyorlar. Taleplerinin en önemli argümanı »organize suçlar ve terörizmle savaşa etkin araçlar kazandırmak«. Uluslararası mali sermayenin önde gelen temsilcileri bu denli ısrarla bir şeyi talep ediyorlarsa, en başta ezilen ve sömürülen sınıflar pür dikkat kesilmek zorundadırlar.

„»Dijital jeostratejik avantaj«“ weiterlesen

Çin Halk Cumhuriyeti’ne dair…

Çin Halk Cumhuriyeti’ne dair…

27 Eylül 2020

Emperyalist cephenin Çin Halk Cumhuriyeti’ne (ÇHC) yönelik saldırgan tutumu ve ÇHC’nde Komünist Partisinin iktidarda oluşu, bilhassa komünistleri ÇHC’ni eleştirel değerlendirmeye tabi tutmalarını engellememeli. Çünkü böylesine eleştirel bir değerlendirme emperyalist-kapitalist dünya düzenini anlamamıza ve uluslararası arenadaki güncel gelişmelerin arka planını görmemize yardımcı olacaktır. Bunun içinse önce ÇHC’nin sosyalist bir ülke olup olmadığını irdelememiz gerekir.

„Çin Halk Cumhuriyeti’ne dair…“ weiterlesen

Heykel yıkmanın dayanılmaz hafifliği

Heykel yıkmanın dayanılmaz hafifliği

25 Haziran 2020

ABD’nde polislerin siyah Amerikalı George Floyd’u bilinçli bir şekilde katletmelerinin ardından yaygın burjuva medyası için görünmez olan kitlesel protesto hareketleri dünya çapında görünür oldular. Bugünlerde manşetlerden düşen ve kimi yerlerde kapitalist devletin zor aygıtına zor anlar yaşatan protestolar, özellikle sömürgecilerin heykellerinin yıkılması, o günlerde burjuva medyasında da belirli bir anlayışla karşılanıyordu. Genelde ırkçı-faşist yaklaşımları demokratik ve sosyal hakların daha da kısıtlanmasını hedefleyen politik uygulamaları gerekçelendirmek için manşetlerine taşıyıp meşruiyet zırhı sunan, emperyalist müdahale savaşlarına »vatan cephesinde« toplumsal rıza üretmek için göçmen ve İslam karşıtlığını körükleyen, »basın« olmaktan ziyade farklı sektörlerde faaliyet gösteren medya tekellerinin kitlelerin heykel yıkan öfkesine sempati ile bakmaları açıkça tuhafımıza gitmişti.

„Heykel yıkmanın dayanılmaz hafifliği“ weiterlesen

»Mülksüzleştirenleri mülksüzleştirmeden« olmaz!

»Mülksüzleştirenleri mülksüzleştirmeden« olmaz!

»İlerici Enternasyonal« ve »Yeni sınıf politikası« tartışmaları üzerine

10 Haziran 2020

Almanya’daki reformist solun entelektüellerinden Mario Candeias, »Söz konusu olan, çelişkilerin dayanışmacı biçimde ele alınması, demokratik bir yaşam biçimiyle bağlantılı yeni sınıf politikasıdır. Ve bu, esaslı bir dönüşümün perspektifi olmaksızın olanaklı değildir« vurgusunu yaparak, sosyo-ekonomik, feminist, dışlayıcı olmayan, sosyo-ekolojik, anti ırkçı ve enternasyonalist bir sınıf politikasının geliştirilmesi gerektiğini zorunlu görüyor. Merkezi Berlin’de bulunan Rosa Luxemburg Vakfı’nın Toplum Analizi Enstitüsü müdürü olan Candeias ve arkadaşları »eski sınıf mücadelesine dönüş olmayacak« diyerek, perspektif değişimini içermesini istedikleri bir tartışma başlattılar.

„»Mülksüzleştirenleri mülksüzleştirmeden« olmaz!“ weiterlesen

Mutlak değerler rekabeti

Mutlak değerler rekabeti

3 Mayıs 2020

Geçen haftaki yazımızda pandeminin sistemin çürümüşlüğünü gizlemeye yarayan örtüleri bir çırpıda indiriverdiğini yazmıştık. Nitekim egemen siyaset her geçen gün bu tespitimizi kanıtlamaya devam ediyor. Örneğin Alman siyasetinden iki tanınmış isim, Federal Parlamento Başkanı Wolfgang Schaeuble (CDU) ve Tübingen Büyükşehir Belediye Başkanı Boris Palmer (Yeşiller) kriz dönemlerinde kapitalist piyasa ekonomisi için önceliklerin neler olduğunu vurguluyorlar.

„Mutlak değerler rekabeti“ weiterlesen