Somut savaş ajandası

NATO’nun zirve sonrası olası adımları üzerine

Emperyalizmin savaş aygıtı NATO’nun Vilnius’ta, deyim yerindeyse Kremlin’in burnunun dibinde gerçekleştirdiği NATO Hükümet ve Devlet Başkanları Zirvesinde alınan kararlar, savaş aygıtının yakın dönemde atması olası adımların somut bir savaş ajandası tarafından şekilleneceğini gösterdi. Kanımızca zirvede asıl dikkat çekici nokta Rusya Federasyonu’na yönelik vekalet savaşının yoğunlaştırılması adımları veya Türkiye’deki AKP-Saray-Rejimine sunulan açık çek politikasından ziyade, Çin Halk Cumhuriyeti’ne yönelik stratejinin sertleştirilmesiydi – ki zirve sonrasında Scholz hükümetinin kamuoyuna tanıttığı 61 sayfalık “Federal Hükümetin Çin Stratejisi” başlıklı belgesi bir yönüyle buna işaret etmektedir. Geçen yıl yapılan zirvede “sistemik hasım” olarak ilân edilen ÇHC bu sefer “ittifakın çıkarlarının karşısında duran en büyük meydan okuma” olarak tanımlandı.

„Somut savaş ajandası“ weiterlesen

Pragmatizme dönüş

Alman emperyalizminin Erdoğan Türkiye’sinden beklentileri

Türkiye’de gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento Seçimlerinin ardından Avrupa’daki burjuva medyasında birbirleriyle çelişen değerlendirmeler yayınlandı. Aslında bunları Avrupa kamuoyuna yönelik “rahatlatma” yayınları ve emperyalist güçlerin gerçek çıkarları üzerine değerlendirmeler olarak ikiye ayırmamız gerekmektedir. Yapılan “rahatlatma” yorumları Erdoğan’ın yeniden seçilmesinin Türkiye’nin AB üyesi olma sürecini “rafa kaldırmaya yaradığı”, Avrupa ve Türkiye arasındaki ilişkilerin “sınırlı bir alma-verme ilişkisi çerçevesinde şekilleneceği” ve Türkiye ekonomisinin göreceği olası zararlar “Avrupa’yı da olumsuz etkileyeceğinden” Erdoğan hükümetine “Gümrük Birliğinin modernleştirilmesi türünden destek çıkılmasının gerekli olacağı” gibi değerlendirmeler içeriyor. Bunların yanı sıra Avrupa’da yaşayan Türk vatandaşlarının “otokrat Erdoğan’a” büyük destek vermeleri skandalize edilerek “entegrasyon tedbirlerinin başarısız kaldığı” ve Türkiyeli göçmenlerin hâlâ “yabancı unsur” oldukları demagojisi işleniyor. Bununla birlikte Türkiye’nin “Suriyeli mülteci akınlarını durdurması koşuluyla antidemokratik uygulamalara esnek yaklaşılacağı sözü verilebilir” denilerek güya reel politik önermelerde bulunuluyor.

„Pragmatizme dönüş“ weiterlesen

Totaliter buyruk

18 Haziran 2023

Scholz hükümeti geçen Çarşamba büyük bir tamtamla “Savunmacı. Dayanıklı. Sürekli. Almanya için bütünleşmiş güvenlik” başlığını taşıyan “Ulusal Güvenlik Stratejisini” kamuoyuna tanıttı. “Feminist dış politika”, “değerlere dayalı savunma” veya “demokrasi ve insan haklarının korunması” gibi, kulağa hoş gelen, ama içi boş söylemlerle süslü 76 sayfalık strateji belgesi, Alman emperyalizminin yayılmacılığı totaliter bir buyruk olarak yaşamın her alanına hâkim kılma çabasının bir kanıtı. Silahlanma bütçelerini kutsal kâse hâline getiren ve her Alman yurttaşını “savunma için katkı sunmaya” zorunlu kılan belgenin düşman resmi ise beklenildiği gibi Rusya oldu. İkinci sırada ise “Ortak, rakip ve sistemik hasım” olarak nitelendirilen Çin Halk Cumhuriyeti yer alıyor.

„Totaliter buyruk“ weiterlesen

Pragmatizme dönüş

Alman emperyalizminin Erdoğan Türkiye’sinden beklentileri

Türkiye’de gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento Seçimlerinin ardından Avrupa’daki burjuva medyasında birbirleriyle çelişen değerlendirmeler yayınlandı. Aslında bunları Avrupa kamuoyuna yönelik “rahatlatma” yayınları ve emperyalist güçlerin gerçek çıkarları üzerine değerlendirmeler olarak ikiye ayırmamız gerekmektedir. Yapılan “rahatlatma” yorumları Erdoğan’ın yeniden seçilmesinin Türkiye’nin AB üyesi olma sürecini “rafa kaldırmaya yaradığı”, Avrupa ve Türkiye arasındaki ilişkilerin “sınırlı bir alma-verme ilişkisi çerçevesinde şekilleneceği” ve Türkiye ekonomisinin göreceği olası zararlar “Avrupa’yı da olumsuz etkileyeceğinden” Erdoğan hükümetine “Gümrük Birliğinin modernleştirilmesi türünden destek çıkılmasının gerekli olacağı” gibi değerlendirmeler içeriyor. Bunların yanı sıra Avrupa’da yaşayan Türk vatandaşlarının “otokrat Erdoğan’a” büyük destek vermeleri skandalize edilerek “entegrasyon tedbirlerinin başarısız kaldığı” ve Türkiyeli göçmenlerin hâlâ “yabancı unsur” oldukları demagojisi işleniyor. Bununla birlikte Türkiye’nin “Suriyeli mülteci akınlarını durdurması koşuluyla antidemokratik uygulamalara esnek yaklaşılacağı sözü verilebilir” denilerek güya reel politik önermelerde bulunuluyor.

„Pragmatizme dönüş“ weiterlesen

Avrupa kalesinin duvarları yükseltilirken

11 Haziran 2023

Lüksemburg’da gerçekleştirilen AB İçişleri Bakanları Zirvesi beklenildiği gibi Avrupa’nın etrafına ördüğü gerçek ve görünmez duvarları yükselten kararları aldı. Zaten mülteciliğe itilen insanların son derece zor koşullar altına aşabildiği bu duvarlar artık aşılamaz duruma geldi. Dahası mülteci başvurusu yapmak dahi toplama kamplarına tıkılmak için yeterli olacak. Ancak her mülteci için geçerli olan kurallar Ukraynalı mülteciler için geçerli sayılmayacak. Ne de olsa “kahraman Ukraynalılar Batı için savaşıyorlar”. Avrupa kamuoyundan yükselen itirazlar ise son derece cılız ve kararların geri alınmasını sağlayabilecek güçte değil. Yeşiller partisinin tabanından yapılan “sert” itirazların kısa zamanda “ama hükümette daha iyi şeyler yapabiliriz” gerekçesiyle sönümleneceğini şimdiden öngörebiliriz.

„Avrupa kalesinin duvarları yükseltilirken“ weiterlesen

Yeni(den) sömürge hevesleri

18 Aralık 2022

Bazı fotoğraflar sayfalar dolusu yazılardan fazlasını anlatırlar. Geçen hafta Brüksel’de gerçekleştirilen AB – ASEAN Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesinde çekilen bir enstantane buna sahiden iyi bir örnek teşkil ediyor. Medyada yer alan fotoğrafta bir AB bürokratının ASEAN temsilcilerinden birisine neredeyse ağzına girecek derece yakınlaştığı görülüyor, ki bu fotoğrafa Almancada yalakalığı tarif etmek için kullanılan “Speichellecker”, yani “salya yalayıcısı” tanımı cuk oturuyor. Yeni(den) sömürge hevesleri kabaran Avrupalı emperyalist güçler, Çin’e alternatif arayışlarında öylesine esnekleştiler ki, genel söylemlerinde aşağıladıkları Asyalıları yanlarına çekebilmek için her türlü hokkabazlığı yapmaya hazırlar.

„Yeni(den) sömürge hevesleri“ weiterlesen

2022’nin ardından Avrupa

2022’nin ardından Avrupa

15 Aralık 2022

Başta Almanya olmak üzere tüm Avrupa’da neoliberal politikaların, yaşamın her alanının militaristleştirilmesinin, ırkçı-faşist yaklaşımların kökleşmesinin, emperyalist yayılmacılığın ve demokratik ve sosyal haklara yönelik saldırıların ivme kazandığı bir yılı daha geride bırakıyoruz. 2022 aynı zamanda Avrupa’daki reformist toplumsal ve siyasi solun toplumsal direniş potansiyellerini güçlendirerek egemenleri baskı altına almak yerine meydanı milliyetçi, ırkçı ve faşist hareketlere bıraktığı ve NATO soluna dönüştü bir yıl olarak tarihe geçti.

„2022’nin ardından Avrupa“ weiterlesen

Topyekûn ideolojik savaş

Topyekûn ideolojik savaş

4 Aralık 2022

Alman tekelci burjuvazisi ve siyasi temsilcilerinin giderek daha da pervasızlaştığını söylersek, pek yanlış yapmış olmayız. Sadece son iki haftanın gelişmelerine baktığımızda, Alman emperyalizminin “vatan cephesinde” topyekûn bir ideolojik savaş başlattığını görebiliriz. Görüldüğü kadarıyla Almanya’daki egemenler “vatan cephesinde mezarlık sessizliğinden” ziyade, tüm toplumu esir almaya yönelik bir zihinsel seferberlik ilân ettiler.

„Topyekûn ideolojik savaş“ weiterlesen

Almanya’nın sessizliğinin anlamı

Almanya’nın sessizliğinin anlamı

27 Kasım 2022

Scholz hükümetinin “TSK kimyasal silah kullanıyor” iddiaları ve en son Rojava ile Güney Kürdistan’a yönelik saldırıları karşısında sessiz kalması, aksine şahin Dışişleri Bakanı Baerbock’un “saldırılar orantılı olmalı” demesi, Almanya’daki muhalif kesimler tarafından “ikiyüzlülük” olarak eleştiriliyor. Kanımızca “böyle feminist dış politika mı olur” diye soran sol liberaller fena yanılıyorlar. Çünkü Almanya kendince “tutarlı” davranıyor. Çünkü Alman emperyalizminin Türkiye politikalarında insan hakları, feminizm veya uluslararası hukuka uyulması gibi değerler yer almıyor. Aslına bakılırsa Berlin, Türkiye’nin Suriye topraklarını işgal etmesine ve askeri saldırılarına devam etmesine tahammül göstererek, “tutarlı” davranıyor.

„Almanya’nın sessizliğinin anlamı“ weiterlesen

»Avrupa Siyasi Birliği« ya da işbirlikçiliğin fiyatı

»Avrupa Siyasi Birliği« ya da işbirlikçiliğin fiyatı

25 Eylül 2022

Fransa Başkanı Macron’un, Alman Şansölyesi Scholz ile eşgüdümlü biçimde AB’nin militarist ve yayılmacı dönüşümünü tamamlamak amacıyla önerdiği yeni bir format, AB Konsey Başkanı Michel ve AB Bakanlar Konseyi Başkanı Fiala’nın ortak davetiyle 6 Ekim 2022’de Prag’da oluşturulacak. “Avrupa’da güvenlik, istikrar ve refah” başlığı altında düzenlenecek olan enformel AB-Zirvesine 27 AB üyesi ülkenin haricinde 17 ülke daha katılacak. Gerçi yapılan açıklamada “17 Avrupa ülkesinden” bahsediliyor ama Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan’ın nasıl “Avrupa ülkeleri” sayılmaları bir muamma. AB Komisyon Başkan Yardımcısı Schinas da yeni formatı “AB üyesi devletlerin ve partner ülkelerin temel ilke ve değerlerimizi tekrar kararlı bir şekilde kabul etmeleri için bir fırsat” olarak değerlendiriyor.

„»Avrupa Siyasi Birliği« ya da işbirlikçiliğin fiyatı“ weiterlesen

Hevesler ve gerçekler

Hevesler ve gerçekler

18 Eylül 2022

Son haftalarda peş peşe kamuoyu önünde açıklamalar yapan Scholz hükümetinin temsilcileri konuşmalarında Alman emperyalizminin meşum heveslerini gizlemeye gerek duymuyorlar. Şansölye Scholz’un Prag’da Almanya’nın öncülük talebini ifade etmesinin ardından bu hafta başında Berlin’de SPD’li Savunma Bakanı Lambrecht Almanya’yı “öncü askeri güç” olarak ilân etti. Hafta ortasında ise Brüksel’de AB-Komisyon Başkanı von der Leyen “Avrupa dış politika ajandasını gözden geçirmeli” ve “demokrasilerin otokratlara karşı küresel blokunu örgütlemeliyiz” diyerek Scholz ve Lambrecht’e destek çıktı.

„Hevesler ve gerçekler“ weiterlesen

Alman emperyalizminin öncülük talebi

Alman emperyalizminin öncülük talebi

4 Eylül 2022

Scholz’un Prag’daki Karl Üniversitesinde yaptığı konuşma Alman emperyalizminin tüm Avrupa kıtasını tahakkümü altına almayı hedeflediğini bir kez daha gösterdi. İşin tarihsel açıdan ilginç olanı, Alman tekelci burjuvazisinin ne zaman dünyayı yöneten güç olmak için adımlar atmak istese, bunu her defasında Alman sosyal demokrasisine yaptırmasıdır. 1914 savaş kredileri kararı alınıp, dünya yangın yerine döndürüldüğünde; Alman işçi sınıfı hareketinin bölünmesinde, Alman faşizmine giden yolların döşenmesinde veya savaş sonrası Alman ordularının ilk kez yurtdışına gönderilmesinde ve Avrupa’nın militarist-yayılmacı rotaya oturtulmasında işbaşında olanlar her defasında SPD yönetimindeki hükümetlerdi. Bunu muhafazakârları temize çıkartmak için değil, en güçlü emperyalist ülkede bile toplumsal rızanın alınmasının ne denli önemli olduğunu ve bu görevi en iyi Alman sosyal demokratların yerine getirdiğini göstermesi nedeniyle vurgulama gereği duyduk.

„Alman emperyalizminin öncülük talebi“ weiterlesen

Natoculaştırabildiklerimizden misiniz?

Natoculaştırabildiklerimizden misiniz?

3 Temmuz 2022

Yazının başlığı kimi okur için yabancı veya gülünç gelebilir, ancak emperyalist cephenin son zirvelerinin ardından hayli ciddi ve insanlığın geleceğini tehdit eden bir soru hâline geldiğini vurgulamalıyız. 1989/1990 karşı devriminden sonra burjuva basınında dahi, “artık NATO’ya gerek kalmadı” görüşleri ifade edilirken, bugün savaş aygıtı NATO’nun sadece Kuzey Atlantik İttifakı olarak kalması değil, dünya çapında genişlemesi gerektiği yaygın görüş hâline getirilmeye çalışılıyor. NATO basını kanalıyla ve NATO soluna dönüştürülen reformist akımların desteğiyle neredeyse yaşamın her alanı militarist akıl tarafından esir alınıyor. O açıdan “Natoculaştırabildiklerimizden misiniz” sorusunun, salt ulus devletlere ve egemen sınıflara değil, her insana yönelik bir soru olduğunu söyleyebiliriz.

„Natoculaştırabildiklerimizden misiniz?“ weiterlesen

NATO Zirvesi’nden yeni savaş konsepti çıktı

NATO Zirvesi’nden yeni savaş konsepti çıktı

1 Temmuz 2022

28-30 Haziran günlerinde Madrid’de düzenlenen NATO Zirvesi sonuçlandı. Zirvede yeni bir Stratejik Konsept kabul edildiği açıklandı. NATO’nun Rusya ve Çin’e karşı yayılmasını temel alan konsept yeni savaşların kapıda olduğunun ilanı oldu. NATO bu yeni Stratejik Konsepti’ni hangi sonuçları olacağını ve Türkiye’nin zirvedeki atraksiyonlarını Murat Çakır ile değerlendirdik.

„NATO Zirvesi’nden yeni savaş konsepti çıktı“ weiterlesen

NATO’nun yayılmasının nedenleri, hedefleri

NATO’nun yayılmasının nedenleri, hedefleri

(Politika Gazetesi) ABD’nin Ukrayna’daki kriz sürerken İsveç ve Finlandiya’yı da NATO bünyesine katma hamlesi, Rusya’yı köşeye sıkıştırmak için adımları hızlandırdığını gösteriyor. ABD’nin NATO’yu Doğu’ya ve Kuzey’e genişletmesinin nedenlerini, olası sonuçlarını ve ülkelerin pozisyonlarını Murat Çakır ile görüştük.

„NATO’nun yayılmasının nedenleri, hedefleri“ weiterlesen

Savaş neden devam etmeli?

Savaş neden devam etmeli?

1 Mayıs 2022

Ukrayna ile bağlantılı gelişmeler dünyayı kasıp kavuracak büyük bir tehlikenin çanlarını çalıyor. Scholz hükümetinin baskılara boyun eğerek, Ukrayna’ya ağır silahlar göndermeye zorlanması; Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliğine alınması tartışmaları; ABD’nin Ukrayna’ya 33 milyar dolarlık yardım girişimi; Hindistan ve Japonya’ya “savaşı destekle” baskısı ve yaygın medyadaki uğursuz savaş retoriği Batılı emperyalist güçlerin Ukrayna savaşının devam etmesi için olağanüstü çaba sarf ettiklerini gösteriyor. Peki ama, neden savaşın devam etmesini istiyorlar?

„Savaş neden devam etmeli?“ weiterlesen

Hem saldırı hem savunma…

Hem saldırı hem savunma…

Küresel hegemonya savaşının yeni muharebe alanı Ukrayna ve savaşın tarihsel bağlantıları üzerine

2 Mart 2022

Zbigniew Brezezinski 1998’de Fransız Nouvel Observateur gazetesine 1979’da SSCB’ni nasıl Afganistan tuzağına düşürdüklerini şöyle anlatıyordu:

»Biz Rusları müdahaleye itmedik, ama bilinçli olarak bunu yapmasının olasılığını artırdık. Bu gizli eylemimiz harika bir fikirdi. Sonucu Rusları Afgan tuzağına sokmak oldu, ne yani, pişman olmamı mı bekliyorsunuz? (…) Sovyetler sınırı resmen geçtiklerinde Başkan Carter’e: şimdi SSCB’ne kendi Vietnam savaşını hediye etme fırsatına kavuştuk diye yazmıştım. Nihâyetinde Moskova neredeyse on yıl boyunca rejim için çekilmez bir savaş yürütmek zorunda kaldı, Sovyet imparatorluğunu önce demoralizasyona ve sonunda dağılmasına yol açan bir ihtilafı. (…) Dünya tarihinde önemli olan nedir? Taliban mı, yoksa Sovyet imparatorluğunun yıkılması mı? Birkaç İslami aşırı mı, yoksa Orta Avrupa’nın kurtuluşu ve Soğuk Savaşın bitmesi mi?«

Ukrayna, Kiev’in 2014’ten bu yana Donbass’taki halk cumhuriyetlerine karşı tek yanlı yürüttüğü savaşın ardından Rusya Federasyonu’nun askeri saldırısıyla küresel hegemonya savaşının yeni muharebe alanına dönüştü. Putin yönetimi Ukrayna’yı “aşılması hâlinde müdahale gerekçesi doğacak kırmızı çizgi” ilân etmişti. Nitekim Kiev’in Maydan Meydanı’ndaki faşist darbenin ardından Batı Ukrayna’da oluşan faşist güç yapısının boyunduruğu altına girmeyi kabul etmeyen Donetsk ve Lugansk bölgelerinde kurulan halk cumhuriyetlerinin Moskova tarafından tanınmalarının ardından yükselttikleri müdahale talebi ile Rusya Federasyonu ordusu askerî harekâtını başlattı.

„Hem saldırı hem savunma…“ weiterlesen

Şahinlerin Ukrayna sevdası

Şahinlerin Ukrayna sevdası

6 Şubat 2022

Scholz hükümeti, SPD’de Rusya politikaları konusunda çıkan derin görüş farklılıkları nedeniyle beklenildiği gibi Ukrayna’ya silah satışıyla ilgili olarak ikircikli davranışını sürdürüyor. Zaten ABD ve Rusya Federasyonu arasında sürdürülen Ukrayna görüşmelerinde “kedi masasına” oturtularak seyirci kalmasından dolayı burjuva medyasının baskısı altında olan Federal Kabine, AB’nin “ihtilafın diplomatik yollardan çözülmesi için ortak girişimde bulunmasını” isteyerek, Ukrayna’ya silah gönderilmesini reddediyor. Berlin, Moskova ile küçümsenemeyecek düzeyde olan iktisadi ilişkilerin olası yaptırımlarla zora gireceğini ve özellikle doğal gaz darboğazının sürdüğü bir dönemde toplumsal hiddete maruz kalacağını bildiğinden çekimser davranmak zorunda.

„Şahinlerin Ukrayna sevdası“ weiterlesen

“İspat yükü”

“İspat yükü”

26 Aralık 2021

Gerçi Türkiye’deki karar vericiler yürürlükteki yasalardan ziyade orman kanunu ve keyfiyete öncelik veriyorlar, ama artık evrenselleşmiş bazı burjuva hukuku ilkelerini anımsatmakta yarar var. Bunlardan bir tanesi “ispat yüküdür”. Örneğin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 190. Maddesi (1), “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme olmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir” der. Yani suçlanan tarafa suçu ispat edilmelidir.

„“İspat yükü”“ weiterlesen

“Primitif antiemperyalizm…”miş

“Primitif antiemperyalizm…”miş

5 Aralık 2021

Almanya’da yeni hükümetin göreve başlamasına birkaç gün kala gerek burjuva medyasında gerekse de (sol?) liberal cenahta “otoriter yönetimler ve diktatörlerle mücadele” adı altındaki savaş çığırtkanlığı hız kazanmaya başladı. Dışişleri Bakanı olacak Annalena Baerbock selefi Heiko Maas’tan daha agresif politika izleyeceği sinyallerini verir ve AB üyesi devletlerden Rusya ile Çin’e karşı ortak yaptırım adımları atmayı talep ederken, neoliberal cephenin solunda konumlanmış liberal kesimler barış hareketine demagojik savaş açtılar.

„“Primitif antiemperyalizm…”miş“ weiterlesen