Eylül ayının anımsattıkları

10 Eylül 2023

Yakın tarihimiz açısından Eylül ayında birçok önemli olay meydana gelmiştir. Bakü’de 1 Eylül 1920’de başlayan Doğu Halkları Kurultayı sonrasında hâlâ yasaklı olan (ve SİP TKP’si ile alakası olmayan) Türkiye Komünist Partisi’nin kurulduğu 10 Eylül; Alman faşizminin Polonya’ya saldırarak İkinci Dünya Paylaşım Savaşını başlattığı ve yarattığı vahşet nedeniyle günümüzde dünya çapında Barış Günü olarak kutlanan 1 Eylül veya coğrafyamızın kadim Hıristiyan halklarına yönelik devlet pogromlarının gerçekleştirildiği 6 ve 7 Eylül bunlar arasındadır.

„Eylül ayının anımsattıkları“ weiterlesen

Göç efsaneleri

Almanya’da yaşayan Kürdistan ve Türkiyeli göçmenlerin siyasi tercihleri üzerine

Mart 2023

Tanınmış sosyolog Immanuel Wallerstein tarih boyunca süren göçler için “Bitmeyen hikâye” tanımını kullanır. Sahiden de insanlık tarihi boyunca sadece insanlar sınırları aşarak göç etmediler, aynı zamanda sınırlarda insanları aştılar. Nihâyetinde göç kapitalist gelişme sürecinin doğal bir sonucudur. Günümüzde ise emperyalist-kapitalist dünya düzeni dünyanın bütününü bir fabrikaya çevirir, sermayenin tüm coğrafyalara girmesini sağlarken, aynı zamanda tüm coğrafyalardan on milyonlarca insanın emperyalist merkezlere akmasına yol açıyor. Sermaye ihtiyaç duyduğu işgücünü gençlik aşısıyla yenileyebilmek ve ucuzlatabilmek için göçmen ordularını harekete geçiriyor. Dolayısıyla emperyalist merkezlerdeki demografi değişiyor, göçmen ve mülteciler yedek işgücü ordusu olarak kalıcılaşıyorlar ve sömürü mekanizmalarının sürdürülebilirliği sağlanıyor. Emperyalist güçler, bilhassa yaşlı kıta Avrupa yaşlanan nüfuslarının yol açtığı demografik değişim nedeniyle nitelikli işgücü göçünü sürekli kılmaya çalışıyorlar.

„Göç efsaneleri“ weiterlesen

Rosa ve Karl’dan Suphilere

Burjuvazinin korkulu rüyasıyla baş etme yöntemi üzerine

1990 sonrasında kapitalizm dünya çapında büyük bir zafer elde etti, bu doğru. Ama bilinçli işçi sınıfı ve komünistler bu karşıdevrimi geçici bir politik yenilgi ve gerileme olarak nitelendirmektedirler. Aslında dünya sınıf savaşımları tarihinde ezilen ve sömürülenlerin çokça yenilgilerine tanık olduk. 1871 Paris Komünü deneyi sadece 72 gün sürmüştü. 1917 Büyük Sosyalist Ekim Devrimi deneyi ise 73 yıl boyunca dünyadaki tüm dengeleri değiştirdi. İlk kez işçi sınıfının iktidarının olanaklı olduğunu gösteren sosyalizm deneyi, tüm hatalarına, olumsuz pratiklere, sapmalarla zayıflatılmasına ve nihâyetinde yenilmesine rağmen, insanlığın bilinçli işçi sınıfının öncülüğünde baskı ve sömürüden kurtuluş mücadelesi için zengin bir deney hazinesi, ilham kaynağı olan olumlu yönleriyle daha iyisini yapabilmek için emsalsiz bir yol gösterici olarak hafızalarımızda kalacaktır.

„Rosa ve Karl’dan Suphilere“ weiterlesen

Die Türkei im Abgrund?

Die Türkei im Abgrund?

Über die aktuelle türkische Finanz- und Wirtschaftskrise

Die Zahlen sprechen für sich: Obwohl das Bruttoinlandsprodukt laut der staatlichen Statistikbehörde TÜIK im zweiten Quartal 2022 um 7,6 Prozent gewachsen ist und positive Prognosen abgegeben werden, steckt die Türkei in einer tiefen Finanz- und Wirtschaftskrise, welche die dramatische Situation der Werktätigen erheblich verstärkt. Die Inflation galoppiert von einem Rekord zum anderen, die Landeswährung Lira stürzt weiter ab, breite Bevölkerungsteile verarmen immer schneller, eine Bankrottwelle überrollt Klein- und Kleinstunternehmen und der Hegemoniekampf zwischen den unterschiedlichen Kapitalfraktionen verschärft sich immer mehr. Die autoritär-neoliberale Politik, die von Erdogan mit Hilfe seiner Präsidialdiktatur repressiv durchgesetzt wurde, scheint an ihre Grenzen gekommen zu sein. Die Wählerbasis des AKP-Palast-Regimes bröckelt weiter und auch innerhalb der herrschenden Klassen wird Widerspruch wieder laut artikuliert. Zwar kann man bislang nicht von einer breiten gesellschaftlichen Mobilisierung gegen die Regierung sprechen, dennoch flammen trotz massiver Repression kleinere und größere Protestbewegungen auf. Durch die derzeitige ökonomische Entwicklung gerät Staatspräsident Erdogan immer mehr unter Druck. Aber ob er bei den im Juni 2023 angesetzten Präsidentschaftswahlen abgestraft wird, ist aufgrund des zaghaften Widerstandes der bürgerlichen Opposition noch nicht klar vorauszusagen.

„Die Türkei im Abgrund?“ weiterlesen

Barış, demokrasi, eşit haklar…

Barış, demokrasi, eşit haklar…

Bu köşe yazısı 4 Kasım 2017 tarihli Yeni Özgür Politika ve Özgürlükçü Demokrasi gazetelerinde yayımlanmıştır.

Yıllar öncesinde, 1977’de Türkiye Komünist Partisi’nin Avrupa’da yaşayan üyeleri »Federal Almanya İşçi Dernekleri-FİDEF«in kuruluşuna ön ayak olmuşlardı. FİDEF, TKP’nin likidasyonuna dek kitle örgütü olarak etkin çalışmalar yapmıştı. Şiarı ise »Dünyada barış, Türkiye’de demokrasi, F. Almanya’da eşit haklar« idi. TKP, o zaman yasaklıydı. Bugün burjuvazinin icazetiyle ismini kullananlara rağmen, hâlâ yasaklı, ama görebildiğimiz kadarıyla likidasyon sürecini aşıp, yeniden yapılanıyor. FİDEF ise tekrar faaliyete geçti ve »Dünyada barış, Türkiye’de demokrasi, F. Almanya’da eşit haklar« şiarını yeniden ele aldı. „Barış, demokrasi, eşit haklar…“ weiterlesen

Demokrasi ve Sosyalizm

Demokrasi ve Sosyalizm

Bu makale Politika Gazetesi’nin 46. Sayısında yayımlanmıştır

Demokratik ve bu bağlamda sosyal hakların genişletilmesi için verilen mücadele ile – ki, biz bunu burjuva demokrasisinin demokratikleştirilmesi olarak nitelendiriyoruz – işçi sınıfının iktidarının kurulması, yani sosyalizm mücadelesi arasındaki birbirini tamamlayıcı ilişki, uluslararası işçi ve komünist hareketinin tüm tarihi boyunca büyük bir önem taşımıştır. Günümüz emperyalist-kapitalist dünya düzeninin realitesi, kriz doğurganlığı ve saldırganlığı bu ilişkiye ayrı bir önem ve güncellik kazandırmaktadır. Gerçi bu ilişki komünistler açısından hiç bir zaman önemini ve güncelliğini yitirmemişti, ancak 1989/1990 karşı devrimi ve likidasyon uğraşları komünistlerin bu ilişkinin gereğini yerine getirmelerinde köstekleyici rol oynamıştır. Bu durum ise, işçi sınıfına, devrime ve sosyalizme olan inançlarını yitirenlerin oluşturdukları reformist akımların, özellikle ülkemizde kemalizm ile liberalizm kıskacına sıkışmış sosyalist yapıların demokrasi mücadelesini sınıfsal içeriğinden ve sosyalizm hedefli bağlamından kopartarak, kapitalizmin sınırları içerisindeki bir çözüme indirgemelerine yol açmıştır. Benzer bir gelişmeyi tersinden, sosyalizm mücadelesini demokratik özünden koparan sol sekter akımların yaklaşımlarında görmek olanaklıdır. „Demokrasi ve Sosyalizm“ weiterlesen