Veda ve teşekkür yazısı

12 Kasım 2023

Yaklaşık 25 yıldır Almanca ve Türkçe makale ve köşe yazıları kaleme almaktayım. Öncelikle, en başta Kürt basını olmak üzere, özgür basında makale ve köşe yazılarıyla görüşlerimi okura iletme olanağına sahip olduğum için onur duyduğumu belirtmeliyim. Bilhassa yazı işlerindeki basın emekçisi arkadaşlarıma, daha doğrusu yoldaşlarıma bana bu olanağı tanıdıkları için müteşekkirim. Kaprislerime ve hatalarıma katlanarak, yazılarımı noktasına-virgülüne dokunmadan yayımladılar.

„Veda ve teşekkür yazısı“ weiterlesen

Biçimlendirmeyen biçimlendirilir!

5 Kasım 2023

Artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını, yaşamakta olduğumuz çağ kırılmasının yarattığı koşulların yaşamın her alanını etkisi altına aldığını idrak etmek zorundayız. Şili’deki 1973 faşist darbesiyle start alan, 12 Eylül 1980’de Türkiye’de laboratuvarı kurulan ve 1989/1990 yenilgisiyle ivme kazanan küresel karşı devrim süreci, dünyayı cehenneme çevirme yolunda hızla ilerliyor. Egemen sınıflar, özellikle kâr uğruna ceset yığınları üzerine çıkarak yön tayin eden tekelci burjuvazi, egemenlikleri altındaki dünya düzenini ebedi kılmak için var güçleriyle çaba gösteriyorlar. Otoriter neoliberalizm salt ekonomileri değil, toplumları da biçimlendiriyor – deyim yerindeyse, toplumların “harddiskine format atıyor”.

„Biçimlendirmeyen biçimlendirilir!“ weiterlesen

Sol muhafazakârlık?…

29 Ekim 2023

Almanya reformist solunda nicedir beklenen bölünme tanınmış siyasetçi Sarah Wagenknecht’in hafta başında yaptığı basın toplantısıyla gerçekleştirildi. “Sarah Wagenknecht İttifakı – Akıl ve Adalet İçin” adında bir dernek kurduklarını açıklayan Wagenknecht ve destekçileri, Sol Parti’den istifa ettiklerini, milletvekili kalmaya devam edeceklerini ve Avrupa Parlamentosu Seçimlerine katılmak için 2024 Ocak’ında yeni bir parti kuracaklarını ilân ettiler. Doğal olarak bu bölünme sonucunda Sol Parti Meclis Grubu fraksiyon statüsünü, dolayısıyla bütçe desteğini ve parlamenter haklarının büyük bir kesimini kaybedecek.

„Sol muhafazakârlık?…“ weiterlesen

Cehennemin kapıları açıldı…

22 Ekim 2023

Haberlerde patlayan bombaları, çoluk-çocuk dahi paramparça edilmiş insan bedenlerini ve bilhassa gözümüze bakarak yalan söyleyen devlet ve hükümet başkanlarını gördükçe, insanın içinden egemenlere kallavi bir küfür sallamak geliyor. Hele o timsah gözyaşı döken riyakârlara bakınca… Filistin ve İsrail’deki sivil katliamlar, Rojava’ya ve Güney Kürdistan’a gün aşırı düşen bombalar ve Avrupalı emperyalistlerin tavırları cehennemin kapılarının açıldığına işaret ediyor. Gelmekte olduğu göz göre göre belli olan bu gelişme karşısında ezilen ve sömürülen sınıflardan yana olanlar ne yapmalı – insanlık ve savaş suçu işleyenleri telin etmek dışında?

„Cehennemin kapıları açıldı…“ weiterlesen

Yeniden 1933 mü?

8 Ekim 2023

Son aylarda seçmen anketlerinde ırkçı-faşist AfD partisinin oy oranının artması, burjuva medyasında olağanlaştırma çabalarını da artırıyor. Bugün iki eyalette, Hessen ve Bavyera’da parlamento seçimleri yapılıyor. Muhtemelen Hessen’de ırkçı-faşist AfD, Bavyera’da da aşırı sağcı “Serbest Seçmenler” güçlenerek çıkacaklar. Doğal olarak sol-liberal kesimlerde “faşizme doğru yol alıyoruz” yaygarası kopacak. Irkçı-faşist formasyonların tüm Avrupa’da olduğu gibi, Almanya’da da güçlendiği bir dönemden geçtiğimiz doğru, ancak Almanya’da yeniden 1933 mümkün olacak mı, işte bu soru kafaları karıştırıyor.

„Yeniden 1933 mü?“ weiterlesen

Stratejik yenilgi (mi?)

Emperyalist Batının “Küresel Güney” karşısında zayıflayan konumu ve etkileri

Avrupa’daki burjuva medyası Hindistan’da gerçekleştirilen G20 Zirvesinin haberlerini sunarken, Şansölye Scholz’un “büyük başarı” tespitinin altını çiziyor, Hindu milliyetçisi Başbakan Modi’nin büyük sanayi ülkeleriyle eşik ülkelerini ortak sonuç bildirgesini imzalamaya ikna etmesini de kanıt olarak gösteriyordu. Ayrıca 55 Afrika ülkesini, dolayısıyla 1,4 milyar insanı temsil eden Afrika Birliği’nin G20 Zirvesine katılması da bir “başarı faktörü” olarak nitelendirilmekteydi. Ancak Avrupa sermayesinin sesi olan ekonomi sayfalarında ise daha gerçekçi yorumları okumak mümkündü.

„Stratejik yenilgi (mi?)“ weiterlesen

Kimlik, sınıf ve otoriter kalkışma

24 Eylül 2023

Friedrich-Ebert-Vakfının bir araştırması Alman halkının yüzde 16,2’sinin “kesin” yabancı düşmanı ve ırkçı dünya görüşüne sahip olduğunu gösterdi. Bununla birlikte yüzde 30’u aşan bir kesim de “gri alanda”, 16,2’lik kesime çok yakın görülüyor. Irkçı-faşist AfD partisinin son anketlerde yükselen oy oranları bu sonuçları teyit eder gibi. Araştırmada “savaştan korkanların” oranı Doğu eyaletlerinde yüzde 70, Batıda ise yüzde 60 çıktığından, araştırmacılar “kimi solcuların da otoriter düşünceler taşıdığı” sonucunu çıkartmışlar. Dahası kapitalizm karşıtlığını “demokrasi karşıtlığına” indirgemişler. Burjuva medyası da bunu “aşırı sağ” gösterip, sola vurmak için kullanmaya başladı.

„Kimlik, sınıf ve otoriter kalkışma“ weiterlesen

Almanya’nın baş ağrıları

17 Eylül 2023

Alman Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock geçen Salı günü ABD’ne giderek hafta içinde ve sonunda çeşitli görüşmeler gerçekleştirdi. Ama sadece Baerbock değil, eski Alman diplomatları ile sermaye temsilcileri de ABD’nde çeşitli görüşmelerde bulundular, bulunuyorlar. Gerek Cumhuriyetçiler gerekse de Demokratlar ile yapılan görüşmelerin ana konusu – her ne kadar kamuoyuna açıklanmamış olsa da – Başkan Joe Biden ve sonrasında yapılacak ABD Başkanlık Seçimleri. Ki seçimler görüldüğü kadarıyla Alman emperyalizminin başını hayli ağrıtıyor.

„Almanya’nın baş ağrıları“ weiterlesen

Eylül ayının anımsattıkları

10 Eylül 2023

Yakın tarihimiz açısından Eylül ayında birçok önemli olay meydana gelmiştir. Bakü’de 1 Eylül 1920’de başlayan Doğu Halkları Kurultayı sonrasında hâlâ yasaklı olan (ve SİP TKP’si ile alakası olmayan) Türkiye Komünist Partisi’nin kurulduğu 10 Eylül; Alman faşizminin Polonya’ya saldırarak İkinci Dünya Paylaşım Savaşını başlattığı ve yarattığı vahşet nedeniyle günümüzde dünya çapında Barış Günü olarak kutlanan 1 Eylül veya coğrafyamızın kadim Hıristiyan halklarına yönelik devlet pogromlarının gerçekleştirildiği 6 ve 7 Eylül bunlar arasındadır.

„Eylül ayının anımsattıkları“ weiterlesen

Aynılaşma ve Özerklik

3 Eylül 2023

Tekrar merhaba sevgili okur! Aslında bu yazıda yıllık iznimizi Prag, Budapeşte, Belgrad, Selanik, Halkida, Atina, Rimini ve Bozen rotasında geçirdiğimizden, bu kentlerdeki neoliberal aynılaşmayı ve Alman sermayesinin Avrupa’yı nasıl kıskacına aldığını anlatmayı düşünmüştüm. Ancak Türkiye’deki e-Reçete tartışmaları bana 2010’da yayımlanan “Kürdistan, İtalya’da olsaydı” başlıklı ve özerk Güney Tirol bölgesine değindiğim yazımı anımsattı. İzninizle bu yazıdan alıntılarla size yeniden merhaba demek istiyorum.

„Aynılaşma ve Özerklik“ weiterlesen

Somut savaş ajandası

NATO’nun zirve sonrası olası adımları üzerine

Emperyalizmin savaş aygıtı NATO’nun Vilnius’ta, deyim yerindeyse Kremlin’in burnunun dibinde gerçekleştirdiği NATO Hükümet ve Devlet Başkanları Zirvesinde alınan kararlar, savaş aygıtının yakın dönemde atması olası adımların somut bir savaş ajandası tarafından şekilleneceğini gösterdi. Kanımızca zirvede asıl dikkat çekici nokta Rusya Federasyonu’na yönelik vekalet savaşının yoğunlaştırılması adımları veya Türkiye’deki AKP-Saray-Rejimine sunulan açık çek politikasından ziyade, Çin Halk Cumhuriyeti’ne yönelik stratejinin sertleştirilmesiydi – ki zirve sonrasında Scholz hükümetinin kamuoyuna tanıttığı 61 sayfalık “Federal Hükümetin Çin Stratejisi” başlıklı belgesi bir yönüyle buna işaret etmektedir. Geçen yıl yapılan zirvede “sistemik hasım” olarak ilân edilen ÇHC bu sefer “ittifakın çıkarlarının karşısında duran en büyük meydan okuma” olarak tanımlandı.

„Somut savaş ajandası“ weiterlesen

“Sonu olmayan dehşet”…

30 Temmuz 2023

Bu ay başında yayımlanan “Yangın yeri ve burjuva toplumu” başlıklı köşe yazımızda Avrupa’daki gelişmeler bağlamında eski siyasetçilerden liberal Gerhard Baum’un “burjuva toplumu artık demokrasiden nefret ediyor” tespitinin “cuk oturduğunu” yazmıştık. Kanımızca bu tespiti biraz daha açmak yerinde olacak, şöyle ki: Egemen sınıflar, yani burjuvazi ve siyasi temsilcileri 21. Yüzyıl burjuva demokrasisinden, toplum çoğunluğunu yeterince pasifliğe ve itaatkârlığa itemediği ve toplumsal rıza üretimini zorlaştırdığı için nefret etmektedirler. O nedenle zaten formel ve sınırlı olmaktan öteye gidemeyen “liberal demokrasilerin” yerine Macaristan, Polonya veya Türkiye’de olduğu gibi, her yerde “illiberal demokrasileri” veya başka bir deyimle “parlamenter diktatörlükleri” kökleştirmeye çalışmaktadırlar. Olağanlaşan otoriterliğe ve ırkçı-faşist siyasi formasyonların dünya çapında elde ettikleri toplumsal desteğe bakarak bunda hayli başarılı olduklarını iddia edebiliriz.

„“Sonu olmayan dehşet”…“ weiterlesen

Avrupa’nın kale duvarları…

23 Temmuz 2023

Avrupalı emperyalistler dünya çapında üretilen zenginliğin büyük bir bölümünü gasp yoluyla kendi refah coğrafyalarında yoğunlaştırırken, coğrafyalarını koruyan kale duvarlarını sürekli yükseltiyorlar. Emperyalist sömürü, müdahale savaşları, uluslararası hukuka aykırı işgaller ve hammadde kaynaklarının, dolayısıyla dünyanın talanı dünya çapında yoksulluğu, açlığı ve ekolojik felaketleri yaygınlaştırıyor. Sonucunda ise, sayıları hâlihazırda 100 milyonu aşan insan yurtlarını terk etmek zorunda kalıyorlar. Terk edemeyen milyarlar ise yoksulluk, açlık ve ekolojik felaketlerle boğuşuyorlar. Dünyayı küresel bir fabrika hâline getiren emperyalizm hem kendi coğrafyalarındaki hem de dünya çapındaki ezilen ve sömürülen sınıfları bölmek, altta tutmak için elinden geleni yapıyor.

„Avrupa’nın kale duvarları…“ weiterlesen

Otoriterliğin olağanlaşması

9 Temmuz 2023

Bir hafta önce, Pazar günü Britanya’da olağan zamanlarda akıllara zarar olarak görülecek bir yasa yürürlüğe sokuldu. Protesto amacıyla yapılan yavaş yürümelere katılanlar üç yıl hapis cezasına çarptırılabilecekler. Muhafazakâr Britanya hükümeti bu uygulamayı “halkımız gündelik yaşamın egoist protestocular tarafından aksatılmasını istemiyor” diyerek gerekçelendiriyor ve iklim koruma aktivistlerinin eylemlerini örnek gösteriyor. Böylelikle Britanya polisi “yavaş yürüyerek kamu düzenini bozacağını tahmin ettiği” her kişiyi gözaltına alabilecek. Benzer bir uygulama Almanya’da da yürürlüğe sokulmuş ve bazı eylemciler eylemden günler önce “önleyici gözaltına” alınmışlardı.

„Otoriterliğin olağanlaşması“ weiterlesen

Yangın yeri ve burjuva toplumu

2 Temmuz 2023

Fransa’nın Nanterre kentinde polisin 17 yaşındaki bir genci katletmesinden sonra gelişen olaylar banliyöleri yangın yerine çevirdi. Polis teşkilatının “kökünden yeniden kurulmasını ve katilin cezalandırılmasını” talep eden popüler sol siyasetçi Jean-Luc Mélenchon haricinde Avrupa reformist solundan pek ses çıkmadı. Yaygın burjuva medyası ve siyasetçileri polisin işlediği cinayeti göç politikalarıyla bağlantılı hâle getirerek, alışılagelmiş göçmen ve mülteci düşmanlığını körüklemeye devam ettiler. Kimi Alman solcusundan ise “olaylar büyümeden ve şiddete başvurmadan çözülmeli” türünden belirsiz açıklamalar geldi.

„Yangın yeri ve burjuva toplumu“ weiterlesen

Pragmatizme dönüş

Alman emperyalizminin Erdoğan Türkiye’sinden beklentileri

Türkiye’de gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento Seçimlerinin ardından Avrupa’daki burjuva medyasında birbirleriyle çelişen değerlendirmeler yayınlandı. Aslında bunları Avrupa kamuoyuna yönelik “rahatlatma” yayınları ve emperyalist güçlerin gerçek çıkarları üzerine değerlendirmeler olarak ikiye ayırmamız gerekmektedir. Yapılan “rahatlatma” yorumları Erdoğan’ın yeniden seçilmesinin Türkiye’nin AB üyesi olma sürecini “rafa kaldırmaya yaradığı”, Avrupa ve Türkiye arasındaki ilişkilerin “sınırlı bir alma-verme ilişkisi çerçevesinde şekilleneceği” ve Türkiye ekonomisinin göreceği olası zararlar “Avrupa’yı da olumsuz etkileyeceğinden” Erdoğan hükümetine “Gümrük Birliğinin modernleştirilmesi türünden destek çıkılmasının gerekli olacağı” gibi değerlendirmeler içeriyor. Bunların yanı sıra Avrupa’da yaşayan Türk vatandaşlarının “otokrat Erdoğan’a” büyük destek vermeleri skandalize edilerek “entegrasyon tedbirlerinin başarısız kaldığı” ve Türkiyeli göçmenlerin hâlâ “yabancı unsur” oldukları demagojisi işleniyor. Bununla birlikte Türkiye’nin “Suriyeli mülteci akınlarını durdurması koşuluyla antidemokratik uygulamalara esnek yaklaşılacağı sözü verilebilir” denilerek güya reel politik önermelerde bulunuluyor.

„Pragmatizme dönüş“ weiterlesen

Dışarıdan bakınca…

25 Haziran 2023

Alman sosyalist ve komünist dostlarımızdan hâlâ seçim sonuçlarına dair sorular geliyor. Genellikle “nasıl oluyor da yoksulluğun böyle yaygınlaştığı, Lira’nın dipsiz kuyuya düştüğü, baskıların arttığı bir dönemde işçiler Erdoğan’ı seçebiliyorlar?” türünden sorularla karşılaşıyoruz. Türkiye’deki muhalefetin, özellikle Emek ve Özgürlük İttifakı bileşenlerinin yaptıkları açıklamaları bir şekilde okuyabilenler de “Tek adam rejimi baskı, manipülasyon ve hukuksuzlukla seçimleri kazandı” değerlendirmesini yapıyorlar. Türkiye dışından bakınca böyle görülüyor – mu, acaba?

„Dışarıdan bakınca…“ weiterlesen

Totaliter buyruk

18 Haziran 2023

Scholz hükümeti geçen Çarşamba büyük bir tamtamla “Savunmacı. Dayanıklı. Sürekli. Almanya için bütünleşmiş güvenlik” başlığını taşıyan “Ulusal Güvenlik Stratejisini” kamuoyuna tanıttı. “Feminist dış politika”, “değerlere dayalı savunma” veya “demokrasi ve insan haklarının korunması” gibi, kulağa hoş gelen, ama içi boş söylemlerle süslü 76 sayfalık strateji belgesi, Alman emperyalizminin yayılmacılığı totaliter bir buyruk olarak yaşamın her alanına hâkim kılma çabasının bir kanıtı. Silahlanma bütçelerini kutsal kâse hâline getiren ve her Alman yurttaşını “savunma için katkı sunmaya” zorunlu kılan belgenin düşman resmi ise beklenildiği gibi Rusya oldu. İkinci sırada ise “Ortak, rakip ve sistemik hasım” olarak nitelendirilen Çin Halk Cumhuriyeti yer alıyor.

„Totaliter buyruk“ weiterlesen

Pragmatizme dönüş

Alman emperyalizminin Erdoğan Türkiye’sinden beklentileri

Türkiye’de gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento Seçimlerinin ardından Avrupa’daki burjuva medyasında birbirleriyle çelişen değerlendirmeler yayınlandı. Aslında bunları Avrupa kamuoyuna yönelik “rahatlatma” yayınları ve emperyalist güçlerin gerçek çıkarları üzerine değerlendirmeler olarak ikiye ayırmamız gerekmektedir. Yapılan “rahatlatma” yorumları Erdoğan’ın yeniden seçilmesinin Türkiye’nin AB üyesi olma sürecini “rafa kaldırmaya yaradığı”, Avrupa ve Türkiye arasındaki ilişkilerin “sınırlı bir alma-verme ilişkisi çerçevesinde şekilleneceği” ve Türkiye ekonomisinin göreceği olası zararlar “Avrupa’yı da olumsuz etkileyeceğinden” Erdoğan hükümetine “Gümrük Birliğinin modernleştirilmesi türünden destek çıkılmasının gerekli olacağı” gibi değerlendirmeler içeriyor. Bunların yanı sıra Avrupa’da yaşayan Türk vatandaşlarının “otokrat Erdoğan’a” büyük destek vermeleri skandalize edilerek “entegrasyon tedbirlerinin başarısız kaldığı” ve Türkiyeli göçmenlerin hâlâ “yabancı unsur” oldukları demagojisi işleniyor. Bununla birlikte Türkiye’nin “Suriyeli mülteci akınlarını durdurması koşuluyla antidemokratik uygulamalara esnek yaklaşılacağı sözü verilebilir” denilerek güya reel politik önermelerde bulunuluyor.

„Pragmatizme dönüş“ weiterlesen

Avrupa kalesinin duvarları yükseltilirken

11 Haziran 2023

Lüksemburg’da gerçekleştirilen AB İçişleri Bakanları Zirvesi beklenildiği gibi Avrupa’nın etrafına ördüğü gerçek ve görünmez duvarları yükselten kararları aldı. Zaten mülteciliğe itilen insanların son derece zor koşullar altına aşabildiği bu duvarlar artık aşılamaz duruma geldi. Dahası mülteci başvurusu yapmak dahi toplama kamplarına tıkılmak için yeterli olacak. Ancak her mülteci için geçerli olan kurallar Ukraynalı mülteciler için geçerli sayılmayacak. Ne de olsa “kahraman Ukraynalılar Batı için savaşıyorlar”. Avrupa kamuoyundan yükselen itirazlar ise son derece cılız ve kararların geri alınmasını sağlayabilecek güçte değil. Yeşiller partisinin tabanından yapılan “sert” itirazların kısa zamanda “ama hükümette daha iyi şeyler yapabiliriz” gerekçesiyle sönümleneceğini şimdiden öngörebiliriz.

„Avrupa kalesinin duvarları yükseltilirken“ weiterlesen